PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? -2
Ayrıca hepimiz biliyoruz ki;
Bu ülkede deprem ilk defa olmuyor. Afad ve Kandilli Rasathanesi verilerine bakıldığında günde ortalama 600 depremin yaşandığı bir coğrafyanın üzerinde yaşıyoruz.
Ama hissetmediğimiz için "yok" sayıyoruz. Tıpkı duygularımıza hitap etmeyen bilgileri "yok" saydığımız ve duygusal bir hezeyan içinde hakikatin üzerinde kendi doğru sandıklarımızı bina ettiğimiz gibi.
Bundan olsa gerek, bu tür durumlarda sadece duygulara hitap eden lirizme sarılıp, zaten azami derecede duygusal hasar yaşayan bir toplumu daha beter bir şekilde karamsarlığa itiyoruz.
Bundan olsa gerek, ağız dolusu Allah dediği halde 100 liralık battaniyeyi 3 veya 5 katına, 5 liralık ekmeği 15 liraya satan İdris libaslı iblisler aramızda cirit atıyor.
Bundan olsa gerek, henüz binlerce ceset soğumamış iken binasında meydana gelen derin çatlakları, sıva ile örten vicdan yetimleri hala yürek terimizden besleniyor.
Çünkü ahlâk kavramını, şehadet kelimesi ile verilen "bedava bir yazılım” gibi görüyoruz. Ahlâkın kaynağının din değil "bilinç" olduğu, bilginin ise eylemin kaynağı olduğu gerçeği ilgi alanımıza dahi girmiyor.
Peki çözüm ne?
Emin olun ki;
Okullarda akademik zekâya yüklenip her ferdi kapitalist bir zihinle devlet memuru yapma sevdamızdan vazgeçip, ahlâki zekâyı besleyecek ve bizim kültürümüzden feyz alacak müfredata yönelmedikçe,
Okul müfredatlarına; "vicdan eğitimi" adına, bizi biz yapan dinamiklerden beslenmiş bir eğitim sürecini iyiyi ve iyiliği “ortak iktidar”yapmak adına kodlamadıkça,
Bu mümbit coğrafya içinde, bizden gibi görünen ayrık otlarını kökünden söküp atmadıkça,
Deprem gerçeğini kabul edip her felakette ağıtlar yakarak yüreklere ateş düşürmek yerine, ülkenin her karışında inşa edilen binaları, verilen ruhsatları, açılan imarları tavizsiz bir denetime tabi tutacak insaf, vicdan ve ahlâk sahibi zihinleri bir araya getirmedikçe,
Sadakat yerine liyakati beslemedikçe,
Adalet denen iki tarafı keskin kılıcı amasız bir algı ile yeniden bilemedikçe,
Yarınlar bugünden daha iyi, daha huzurlu, daha müreffeh, daha sağlıklı olmayacaktır.
Vakit merhamet vakti
Kabul edelim ki,
Hem göğsünden hikmet emdiğimiz, yüzlerce medeniyete annelik eden dünyanın en büyük açık hava kütüphanesi konumundaki kadim Anadolu Medeniyeti, hem de ruh köklerimizin yeşerdiği iman toprağı bize 'canın' yaratan kudret tarafından aziz kılındığını ve tüm kutsalların bu azizliğe hizmet için var olduğunu fısıldıyor.
İlahi beyan ise, bir can kurtaranın tüm alemleri kurtarmış gibi olduğunu belirterek ve bir cana kıyanın ise tüm alemleri yok etmekle eşdeğer olacağını fısıldayarak bu tespiti tasdik ediyor.
Hatta durum o kadar nezih bir hâl alıyor ki, muhatabının manevi şahsına suikast olarak değerlendirilen gıybet dahi, 'kardeşinin etini yemek' olarak lanse ediliyor.
(Devam edecek)