ÖZLEDİM
Sevgili Okurlar, bu hafta sizlerle “özlemler” konusunu işlemeye gayret edeceğim. Ben 90’lar
kuşağında çocuk olarak yetişmiş biri olarak, bizden yaşlıların Türk sanat musiki ile coşmasını,
duygulanmasını anlayamıyordum. Belki de 900’lü yılların son kuşağı olan biz 90’lar kuşağı 2010 veya
2025 gibi seneler de doğan insanlar için daima eski olarak addedileceğiz. Ama ben bunu da farkında
değildim ya senelerce ve bugün 90’lı biri 27 veya 99’lu biri de daha 18 yaşında olmuş olsa da seneler
geçtikçe duygular silsilesi ve özlemler mekanizmasının daha da yoğunlaşacağına kanaat getiriyorum.
Hala dinamik vaziyette, 60’lar, 70’ler, 80’ler de yaşamsal faaliyetlerini sürdürür iken kendi
jenerasyonum olan 90’lar kuşağının da bir takım özlemler içerisinde hasbihal olduğunu görüyorum.
Mesela kendi adıma konuşmak gerekirse, komşuluk ilişkileri, insan ilişkileri ve dostluklar
kavramı. Evet ben bu kavramı çok özeldim. Çünkü eskiden insanlar daha masum, daha temiz ve daha
iyiydi. Muhakkak ki o dönemlerde de kötüler vardı ancak bu derece bu den ile insanoğlu duyarsız,
vurdumduymaz ve bencil olmamış olsa gerek. Şimdiler de düşene elini uzatmaya imtina eden, bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye bir nesil yetişiyor aslında. Benim inancım siyaseten Türkiye’nin
kaderini de bu nesil değiştirecektir.
İbadethanelerimiz, camilerimiz de huşu ve huzurla namaz kıldığımız o günleri özledim. Belki
teknoloji daha zayıftı ama insanların imanı daha fazlaydı. Camiler de, Allah deyince yüreklerimizin
pırpır ettiği bir dönemdi. Şimdiler de ayakkabım çalınmasın diye dibine kadar saklamalar, camii hocası
hangi cemaattendir? Siyasi bir yönü var mıdır? diye verdiği sohbetten bile mana çıkarır hale geldik.
Hâlbuki bizim odaklanmamız gereken yer, rabbimizdir. Peygamberimiz, dinimiz ve imanımızdır. Ama
biz başka şeylere odak olmuş vaziyetteyiz. Özledim sadece kâfire düşman, Allah’a aşk ile baktığımız o
günleri.
Daha mutluyduk eskiden, şimdi robot gibiyiz. Her bir şey teknolojik evet, modern ve gelişmişlik
güzel ancak bizi durağan bir hala soktuğu da unutulmamalıdır. Son dönemde diyanete bir soru
sorulmuş, soruda diyor ki eşime sms ile üç kere boş ol dersem nikâhım düşer mi? Diyanette diyor ki
evet, telgraf, faks, mektup ne ile bunu derseniz boşanmış olursunuz. Vatandaşta diyor ki, o halde
telefon üzerinden imam nikâhı da kıyılsın. Hatta hiç görüşmeseler bile olur. Özledim masumca
yaşadığımız, o masum günleri.
Sevmeyi, sevilmeyi özledim ama fütursuzca ve masumca. Yani içinizden geldiği gibi çılgınca ama
içten ve tertemiz. Arkadaş, şimdi öyle mi? Hiç bir şeyin değeri ehemmiyeti kalmadı. Artık her şey
kolay elde edilebilir olmuş. Kolay elde edilebildikçe ise değer yitimi meydana gelmiştir. Dolayısı ile
tadı tuzu kalmadı hiçbir şeyin. Bazı şeyler zor elde edilmeli bence. Kısacası aşkları özledim eskiden
olduğu gibi.
Çok basit şeylerle mutlu olmayı özledim, mesela taso denilen baharatlı baharatsız yiyeceğin
içinden çıkan oyuncaklarla oynayarak mutlu olmayı özledim. O kadar çok özlemler birikti ki, sabaha
kadar yazsam sanıyorum, özlemler resitali bitmeyecektir. Ama değerli okurlar, benim hiç şüphem yok
ki, sizler benim ne demek istediğimi gayet iyi anlamış vaziyettesiniz. Hepiniz özlüyorsunuz ama bir
hatırlayın, 7 ila 16 yaşlarınızı veya özlem duyduğunuz herhangi bir zamanı düşünün ve o anı iyice
hatırlayın. Ne anlayacaksınız biliyor musunuz ? O vakitte de mutsuzluklar veya daha farklı bir yaşam
hissi doğmuştur. Şimdi ise o dönemin varlığı huzur veriyor. Evet değerli okurlar, şuan şu dakikanın bile
kıymetini bilmelisiniz. Bulunduğunuz hale daima şükretmeli ve bir gün bugününüzün tekrar dönmek
isteyebileceğiniz, özlem duyabileceğiniz yaş olduğunu asla unutmayın. Haftaya görüşünceye dek
hoşçakalın.