ÖMRÜMÜN BESMELESİ (2)
Yüreğimin Kabe' sini tavaf ederken nefesin, sesim öfkene çarpıyor; yaralarım tanıyor etrafıma saçtığın kurumuş ateşten cümleleri, savrulan anılarım yırtılırken tam ortasından. Bir bulut fırtınası geçiyor beynimden, arkasında temiz bir sayfa bırakmış sükunet ve dürüstlüğümün kaybolan nefesi. Bu yüzden seni affedecek kimse kalmasın diye öldürüyorum bütün dilleri, avucuna bıraktığım yüreğim can çekişirken, çıplak ayaklarımdan çocukluğum çekiliyor.
Yüreğimin ana yolunda fren izlerini taşıyan hasarlı sözcüklerimin noktalara karşı isyanında ağır yaralar aldı, tüneller geçerken tarihimin şahitliğinden; suç işlemiş çocuklar gibi gözaltından bakıyorum kırgın durduğum düşüncelerime; paslanmaya yüz tutmuş gönül alfabem haykırırken en yüksek perdeden çığlıklarımı. Bir dervişin sırtındaki çul kadar yoksul kelimelerle tarif edebilir miyim sana olan yürek sancımı.
Fısıldarken dudaklarım avuçlarıma adını, telaşıma değiyor saat, gecenin sensizliği tırmalıyor yüreğimi bana doğru akan cılız bir ırmağın kısık nefesinde. Acılarımın yitip giden ezgilerinde bulutlar yaklaşırken başıma, suları kurumuş ırmakların yıkılmış köprülerine benziyor bu kez yüreğim, hiçbir takvim ölçemiyorsa sensizliğimi kaderime yanlış zamanda yazmışlar belki de ismini.
Kimbilir, belki de ucu açık unutulmuş bir cümlenin kayıp noktasıyım diye avutmak istiyorum kendimi, dökülürken başıma gecenin zemheri sessizliğinde amansız düşler.
Gözlerimizi örtüp kirpiklerimizin adaletine sığınan ışık kadar kısa ömürlü hayatın başında duran bir mezarlık çoğalıyor ömrümüze, kapsama alanı dışına çıkmış merhameti fısıldarken dudaklarımız, utançlar biriktirerek boynumuzun köküne. Ruhum düşerken bakışlarındaki uçurumlardan sence kanatlı cümleler kuruyor nefesim, saçlarınla örtüyorum ömrümü gecemi aydınlatsın diye ismini fısıldarken yüreğim; cebimdeyse kırışık cümleler, hüzün kokan gözlerine konan tarihte çoğaltırken ikimizi. Yumuşak düşlerim kaya gibi ezberlere parçalanıp dağılırken dertten lale gibi yanık bağrımdaki gönül kalemim, kâğıtla sevişiyor.
Vakit gecenin ötesi; derinleşen geceyi yorgun yüzüme çekiyorum isimsiz mezar kadar küsmüşken zaman. Beynimde sevişen harfler karıncalı izler bırakırken sayfalara dinlendir yitik sesimin kayıp ezgisini ömrümün besmelesi, hafızama çarpan sensizliğim içimi acıtıyor, sensizliğin sesinden kısılırken yüreğim.
Özlemek zor şeydir ömrümün vuslatı; hele de çırpınan yüreğinde dar ağacına astığın kelimeler arasında bir tutam buluta tutunup özlerken susmak. Kim bilir belki de bu yüzden gökten ateş yağan bir yaz güneşinde terleyen ırgatların yüreğine, yahut da kokusunu içime çektiğim bir bebeğin mutlu gülüşüne havale ettim suskunluklarımı.
Sevda deryasının dalgalı gözyaşları içinden kulaç atarken sana, günün telaşını atmış gecenin derinliklerinden yüreğimi bırakıyorum avuçlarına; çocuk yüzümü örten gurbetlerin hasretler büyüttüğü bağrımda bulutlara küskün bir göğün göğsüne girerken dualı ellerim.
Hakikatin karanlığa peşkeş çekildiği silikon dolu kentlerin plastik kokan nefeslerinde kadifeden sessizliklerle büyürken kumdan kaleler ve fermuarı bozuk morallerin geceye sarkmış nefesleri bize kadar taşırken o beyazı kirletilmiş ellerinden öperek örttüğüm zaman, uykusuzluğuma yanıyor hüzün kokulu gözlerinin ışığı, harflerin maskelerini kaldırırken mürekkep kokan ellerim.
Işıklarını söndürmüş yüreğimin korkularıma armağan edecek bir çıt beklerken; gözlerim geceye tetik çeken bakışlarında havaya kalkıyor; kurduğum hayallerin intikamını tek tek hesabımdan düşerken hayat.
( Yazarın Ömrümün Besmelesi kitabından alınmıştır)
(Bitti)