SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

NUH'UN GEMİSİNDEN ZIPLAYARAK ÇIKAN İLK ÇEKİRGE..

Ağrı dağı..

Ağrılı, sancılı bir dağ değildir.

Muhteşem bir görüntünün örtüsü ak bulutlardır. Zirveden tabana doğru heybetli bir yayılışı vardır. Eteklerinin etrafı sarmaşık güllerle sarmaş, dolaş kucaklaşmış haldedir.. Çayır çimenle bezenmiş toprağın zümrüt renklerini zirvenin büyülü havası tamamlar. İki zirveden oluşan Ağrı’nın diğer adı, tarihi geçmişinde “Ararat” diye anılır.

Ağrı dağı, büyük tufanda Nuh’un Gemisi’ne tanıklık etmiştir. Volkanik bir yapıya sahip olan dağın zirvesi, büyük tufanda kıyameti yaşamıştır. Bu nedenle, “Yüksek dağları ben yarattım.” dercesine, mağrur bir görüntü duygusu yayar.

Ağrı dağı, aynı zamanda saz ve söz şairlerinin dilinden düşürmediği bir ilham merkezidir. Romanlara, hikayelere konu olan geçmişi destanlarla doludur. Ayrıca, sevdalı yüreğine derman bulamayan aşıkların, ünlü türküsü de bıktırmadan dinlenir.

“ AĞRI DAĞIN’DAN UÇTUM,

SARMAŞIK GÜLLERE DÜŞTÜM..”

Bu türkünün tamamı, sevda arayışında olanların gönüllerine ilaç gibi yerleşmiştir. Ağrı’nın başı dumanlı, etekleri ise “meleyen” kuzu, koyunlarla doludur. Yaşamı, bunlarla güzelleştiren doğanın, bu masum görünüşünün altında, büyük bir sırrı barındıran Ağrı dağının geçmişine dönelim.

Büyük tufandaki Nuh’un Gemisi, canlıların neslini koruyan bir kurtarma aracı olmuştur. Gökyüzü deniz olup Ağrı dağına dökülmüş, kıyametin borusu ötmüştür. Nuh’un gemisinde barınan canlı türleri, kıyamet sonrası yaşama tutunarak üretkenliklerini sürdürebilmiştir.

Nuh’un tufan olayı, hatta kutsal geçmişi böyledir.

Yeryüzünü silip süpüren Nuh tufanından sonra dünya yeni bir düzenle kurulmuştur. Ancak, hayale dalma vakti olanlar için bu haşmetli dağ dimdik başını bulutlara gömen bir efsane ürünü olarak kalmıştır. Geminin enkazına ulaşıldığında, bugünün gerçeklerine ışık tutarak asıl büyük insanlık sırrı anlaşılacaktır.

Hazreti Nuh, tufan süresince gemisindeki canlı hayvan türlerinin algılama reflekslerini ölçmüş ve insan karakterinin değişen bulgularını bulmuş.. Bu konuda hazırladığım kitabımda, olaylara şu açıdan bakmış oluyorum. Birazcık anlatayım:

“Nuh’un tufanı dinince, derya haline dönüşen sular çekilince, katranlaşmış bulutlar dağılınca, güneş yüzünü gösterince, gemiyi terkedip karaya ayak basan canlılar, yeni bir doğuşun başlangıcı olurlar. Görelim ki, toplum boyutu bugüne varınca, insan beyninin performansı da genişler.. Kafanın içindeki beyinin çapı aynıdır ama, işlevide hünerlerle doludur.

Akıl almaz buluşlar insanlığın eseridir. Hayvanların da evrensel değişim süreci geçirdikleri bilinir. Nuh’un gemisini incelemek gereği duyan ilim insanlarının en fazla dikkatini çeken şeyin çekirgeler olduğu söylenir. Canlılardaki  tohum formülasyonundan iz sürerek yola çıkan araştırmacılar, Nuh’un gemisinden zıplayarak ilk çıkanın çekirgeler olabileceğini hesaplamışlar. Gemi terkedilmeye hazırlanırken, tufanda harman gibi savrulan karadaki zemine karşı canlılar hemen adım atmaktan çekinirler. Bu durumda sadece “zıplayarak” karaya sıçrayan “çekirge” olur.. Hoplaya, zıplaya arkasına bakmadan uzaklaşır gider..

Bugün bile; dere, tepe, bayır demeden “otomatik pilota bağlı” uçaklar gibi hareket eden çekirgeler, hep afet bölgelerinde dolaşırlar. Çünkü, afet hazırlamayı huy edinmişlerdir. Tufan günüyle ilgili geçmişleri de bunu göstermektedir.

Sıkı durun. Çekirge sürüleri, dünyanın yüzölçümüne yakın bir yayılma gösteriyormuş.. Son araştırmalar böyleymiş..

İnsan manzaralarıyla karşılaştığımda hemen çekirgelerle bağ kurmayı denerim. Ekonominin gidişatını ölçerim, çarşının pazarın tansiyonunu yoklarım, borsanın oynak rakamlarını izlerim, karakter yoklamaları yaparım, söz ağızdan çıkar aldatmacasına karşı, dudağımı büzerim, siyasetçilerin peşrevini dinlerim.. Çekirgelerin her yere burunlarını soktuğunu farkederim..

Buyurun, Nuh’un gemisinden zıplayarak çıkan çekirgelerin itibar gördüğü “yaşam açılımları”nın vardığı noktayı kavramaya!..

“Meziyet yalnız kalmaz, daima komşu bulur.” derler..

İnsanların davranışları karşısında kendinizi, o davranışların biçiminden uzaklaştırmak istiyorsanız, içinizden Ağrı dağının zirvesini geçiriniz. Olaylara o noktadan bakınız. Toplumsal sorunlara, “çekirge kuralları” ile yakınlığınızın mesafesini bulmuş olursunuz.

Anlatmak bizden.. ateşin altı kısılırsa tencereden lezzetli yemek çıkar.

AKILDA KALAN BİR SÖZ: “ İnsanın yapabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir. (Richard Benedict)

<