Kerim EVREN

Kerim EVREN

Nankörlüğün Kısa Tarihi İHANET -4

Bireysel ihanet örneklerinden birini, Fransız romancı, şair ve oyun yazarı Victor Hugo (1802 - 1885) yaşadı. Karısı Adèle ile evine sürekli girip çıkan yazın eleştirmeni arkadaşı Saint - Beuve arasında ateşin bacayı sardığını öğrenince...

* Hugo, hayattaki dört çocuğundan Léopoldine'e çok düşkündü. Léopoldine, 19 yaşında mutlu bir evlilik yaptı. Ancak kocasıyla feci bir kaza geçirdi. Bindikleri tekne, Seine Nehri'nde alabora oldu. Genç kadın, ağır eteği yüzünden sulara gömüldü. Eşi de onu kurtarmak isterken boğularak can verdi.

* Fransız yazar, kızıyla damadının ölümünü, Fransa'nın bir güney kentinde kahvede otururken okuduğu gazeteden öğrendi. Buraya, metresiyle gözden uzak kaçamak yapmak için gelmişlerdi. 

*Hugo, kardeşi Eugène'in de âşık olduğu Adèle ile tutkulu bir aşk evliliği yapmıştı. Ünlü yazar, evlendikten kısa süre sonra ardı ardına, ayyuka çıkan birçok yasak aşk ilişkisi kurdu. Bu durum, karısı Adèle'i, Hugo'nun yakın dost bildiği Saint - Beuve ile birlikteliğe itti. Yıllar sonra kızı Léopoldine'in talihsiz ölümü de eklenince Victor Hugo, duygu dünyasında tam anlamıyla "sefiller"i oynayacaktı.  

IBSEN'İN AİLE ANLAYIŞI

* Norveçli oyun yazarı ve şair Henrik Ibsen (1828 - 1906), deyiş yerindeyse 'ailesine hain'di.

* Varsıl bir tacirken iflas eden bir babanın, küçük yaşta çalışma yaşamına atılmak zorunda kalan oğluydu.  

* Yanında çalıştığı eczacının, kendisinden 10 yaş büyük hizmetçisi Sophie, Ibsen'den hamile kaldı. 

* Kadın çocuğu doğurdu ve Ibsen'e babalık davası açtı. Kendi karnını zor doyuran Ibsen, çocuğa 18 yaşına gelinceye değin nafaka ödedi. Bu arada, öz çocuğunu ve Sophie'yi hiç görmedi, görmek de istemedi.

* Yıllar içinde ünlü bir yazar olan Ibsen, annesiyle de 18 yıl görüşmedi. Annesinin ölümünü eski ortak dostlarından, babasının ölümünü ise bir gazete haberinden öğrendi.

... VE ÜLKESİNE HİZMETİ

Toplumlar, değerli sanatçıların nankörlük ve hayınlıklarını, arkalarında bıraktıkları yapıtların yüzü suyu hürmetine bağışlıyor. Hele o sanatçının, toplumunu da aşıp insanlığa önemli hizmetleri geçmişse...

* Henrik Ibsen'in ülkesi Norveç'e, "kültürel ve siyasal - yönetsel açılardan dört yüz yıllık Danimarka egemenliği damgasını vurmuştu ." (1) 

* "Norveççeyi sahiplenmek, ulusal kimliğin yerleştirilmesinde önemli bir adımdı ve bu süreç, 1905 yılında bağımsız Norveç devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktı." (2)

* Ibsen pek çok oyun yazarak ana dili Norveççenin gelişimine, bu arada önemli tiyatroların yönetimini üstlenerek ülkesinin kültürel bağımsızlığına verdiği katkıyla tarihe geçti.

* Öte yandan, Victor Hugo'nun dünya yazınına katkılarını ise anımsatmaya bile gerek yok.

BU TOPRAĞIN ÇOCUĞU: KAZAN

* 1950'lerin ABD'sinde, senatör McCarthy'nin öncülüğünde yapılan "komünist avı"ndan önceki hafta söz etmiştik. Vicdanları sızlatan bu "av"ın mağdurlarından biri de yazar Arthur Miller'dı.

*  Miller'ın başına belayı saran kimdi dersiniz? Kendisi de Komünist Partisi üyesi olan sinema yönetmeni Elia Kazan (1909 - 2003). 

* Kazan, 1952'de Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’nce (HUAC) sorgulandı. Orson Welles, Arthur Miller, senarist Abraham Polonsky'nin de aralarında bulunduğu sekiz arkadaşını, 'komünist eğilimli' diye ele verdi. 

* Elia Kazan; Ergenekon, Balyoz, Gezi... gibi kumpas davalarının üretildiği hâttâ geçen hafta 'güncellenip' (!)  ileri yaştaki emekli komutanlar, Çetin Doğan ve altı arkadaşına 'beş yıl ile altı yıl sekiz ay arasında' değişen yeni hapis cezalarının verildiği 'bizim toprakların' çocuğu! 

* Kazan'ın aile büyükleri Kayseri kökenli Rum'du. Kendisi, İstanbul Fener'de (Kadıköy) doğdu. Dört yaşındayken ailece göç ettikleri ABD'de ünlü bir yönetmen oldu.

* Meksikalı devrimci Emiliano Zapata'nın (Marlon Brando) acımasız diktatör Diaz’a karşı verdiği savaşımı konu alan "Viva Zapata" (1952), sinema tarihinde Elia Kazan imzalı çok özel bir filmdir.

* İşçi haklarını savunan yine Marlon Brando'lu "Rıhtımlar Üzerinde" (1954) filmiyle de Kazan, sekiz dalda Oscar kazandı.

* John Steinbeck'in romanından uyarlanan "Cennetin Doğusu" (1955), genç yaşta ölen oyuncu James Dean'in beyazperdede bıraktığı en güzel anı oldu.

* 'Gammaz' lekesini ömür boyu alnında taşıdı, Elia Kazan. Arkadaşlarından ve sanat dünyasından özür dilememesine, bu konuda en ufak bir geri adım bile atmamasına karşın yapıtlarıyla saygınlığını koruyor.  

"NORALYA'NIN KOLTUĞU"NDA

* Peyami Safa da öyle...Geçen hafta, eski dostu Nâzım Hikmet'in affına karşı çıkmakla kalmayıp Hitler faşizmini desteklediğini, Atatürk Devrimlerini 'kopuş hareketi' olarak nitelediğini anımsattığımız gazeteci - yazar...

* Türk yazınında ilk psikolojik roman, Mehmet Rauf'un (1875 - 1931) "Eylül"ü olarak bilinir. 1900 yılında kaleme alınmış bu kitaptan otuz yıl sonra basılan "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" ile Peyami Safa, yazınsal nitelik açısından "Eylül"ü aşmıştır.

* Mutluluk sırlarını, eline geçen gizli bir defterde keşfeden Ferit'in öyküsünü anlattığı "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu" da (1949) yine psikolojik romanın günümüzde hâlâ sevilerek okunan başarılı örneklerindendir.

ARKADAŞA HANÇER!

* Alman şair Friedrich Hölderlin'e (1770 -1843), parasal açıdan dibe vurduğu günlerde yardım elini uzatan tek kişi, sadık arkadaşı Isaac von Sinclaire oldu. Ona, evini açmakla kalmadı, bir mahkemenin kütüphanesinde iş buldu, küçük de olsa aylık bağlattı.

* Hölderlin, von Sinclaire'e teşekkür etmek yerine ne yapsa beğenirsiniz! Onu, 

ülke yöneticilerine komplo kurduğu savıyla ihbar etti... Hayli sıkıntılı durumlara düşen arkadaşı neyse ki sonunda aklandı.

* Von Sinclaire, bu arada şizofren tanısı konulmuş olan arkadaşını suçlamaktan çok ona merhamet duydu ama yine de nankörlüğünü / ihanetini bağışlamadığı Hölderlin'e kol kanat germekten vazgeçti.

* Elbette bu olay, şiirde klasik çağın / romantizm akımının önemli temsilcisi olan Hölderlin'in sanatçı kişiliğini gölgelemedi. Onun dizelerindeki büyüleyici ezgiler, iki buçuk yüzyılı aşkın zaman sonra da şiir severlerin gönül tellerini titretmeyi sürdürüyor:

* "Öyle gelir ki bana, uyumak yeğdir böyle yoldaşsız olmaktan..."

* "Ruhum özlerdi yüceleri, / ama aşk, çekti toprağa; / ve acılarla eğip başımı daha / öylece izlerim yaşam çizgisini / dönerim başladığım noktaya." (Türkçesi: Gökhan Oflazoğlu.)

Peki ya politikacıların nankörlük ve ihanetlerini, toplumları bağışlar mı?

Kendi ülkemizden pay biçersek; çok değil, yaklaşık bir buçuk ay sonra 14 Mayıs'ta göreceğiz...

Demokrasiye ihanetin boyutları; geçmişte bize yaşatıldığı gibi, 'mühürsüz oyların' ya da kullandığımız 'dört oydan yalnızca üçünün' geçerli sayılması örneği, yeni 'utanç sayfaları' yazılmasına değin vardırılmazsa tabii...

GRAM GRAM 'EPİGRAM'

Tarikat 'hür'amirali,

Ballı börekli emekli.

Laik generaller 'er',

Öldüresiye hükümlü.

1) Henrik Ibsen; "Yaban Ördeği", Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi, Türkçesi: Faruk Ersöz, Aralık 2000, sayfa 14

2) Agy.

<