CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

NAMAZGAHTA OLAĞAN BİR ŞÜPHE

İstanbul’da , Üsküdar’ da, Selimiye mahallesinde...

Çiçekçi ‘de baş ucunda  bir kitabe bulunan  küçük bir namazgah vardır.  

Kitabe üzerinde ne yazıldığını bilmiyorum. 

Osmanlıca bilen rahmetli Adnan' a sordum. Üstad  kirli heybesinde taşıdığı  eski metinlerini çıkararak, bastonunu yere vurarak    ben ancak  matbaa harfleriyle yazılanları  okuyabilirim, demişti. 

Merakım  bir daha gündem olmadığından kitabenin  üzerinden yaz geçti, kış geçti, ben de   geçip gittim...

Mezkur mekanı tarife kalkışırsak ;  namazgahın bir yanı  Tıbbiye caddesine , diğer yanı evlerin duvarlarına bakar. Harem caddesine  bakan cephesinde  ise köpek gezdiren teyzelerin amcaların, pazardan dönerken oturup  azıcık dinlendiği  belediye bankları vardır. Burası demirliklerle çevrilidir ve  yaklaşık bir dönüm civarındadır. 

Bu toprak parçası  baharla birlikte zümrüt yeşili çimen halılarla döşendiğinde, sahipli karnı tok sırtı pek genç köpekler arkadaşlarıyla burada oyun oynayıp, akrobatik taklalar yaparlar, soluk soluğa koşarlar , yalancıktan  birbirlerini boğarlar. 

İnsan ayağının nadiren değdiği bu toprak parçasında insanı buraya çeken bir çekim gücü  vardır. Buradan geçenler, bunu hissetmek için bir kenarda dururlar ve  yaşama sevinciyle hoplayan zıplayan , debelenen köpekleri seyrederler.   

Mehmet bey  de bu  mahalledendir. Camii de  ellerini semaya kaldırıp bilcümle kedi, köpek, uçan kaçan yaratıklar için Yüce Yaratan’dan  merhamet  ve  yardım  talep eden Memet Bey...

Yemeden önce  yediren ince, uzun  eğri bir tel gibi  eğri büğrü midesi alınmış doksanlık bir adam. Civar kasaptan topladığı sakatatı  akşam saat beşte uçana, koşana,  kaçana,  pay eder ki, bu saatte uçanlarla  sema  kararır,  gölge düşer. 

Dün   Namazgah’tan geçiyordum. İşçilerin çalıştığını gördüm. Durdum. Düşündüm...

Namazgâha, çakıl , çimento taşıyordu işçiler...

Sordum. Gezi yolu yapıp bank koyacaklarmış  buraya. Buralara yerleştikleri banklarda yaşlı hanım ve beylerin ayakları yağmur ve çamura değmeden  oturabileceklermiş.

Namazgahın tarihini bilmiyorum. Bir arkadaş eski bir konak resmini göstermişti.  Süheyl Ünver’ in  yaptığı resimdeki konak yıkılmadan önce buradaymış...

Olağan bir şüphe dolaşıyor başımda. Belediye burayı  rant arayışında bulunan bir  takım kişilere mi tahsis etmeyi düşünüyor?  

Peki buraya konulan bu Osmanlıca yazılı taşta ne yazıyor? 

Bilmiyorum. 

Talik, sülüs,  nesih  tarzı gibi  süslü yazı tiplerini bilene rastlamadım. Bilenler de seslerini çıkarmayıp sessizce  darı bekaya intikal ettiler. 

O kadar bilinmeyenlerle dolu ki şu dünya; buradan geçen ordu  mola verirken asker ne  düşündü?  Burada dua ederken   Allah'tan ne diledi? Namazdan sonra hangi cihete  gittiler ? 

Seferden döndüler  mi?

Peki   her gün mesai  sonrası bu  namazgah üzerinde kanat çırpa çırpa ,  çığlık  çığlığa  dönerek  gökyüzünü karartan şu martılar,  şu kargalar hangi ritüeli icra ediyor? 

Yoksa bu çığlıklar  semtimizin bu son  toprakları üzerine  beton blokları yerleştirilerek  ranta  mı kurban ediliyor ? Bu çığlıklar bir kurban ritüeli mi ?  

<