Muhafazakear öldü
Uzun süre Tükiye Gazetesi’nin Kültür Sanat sayfasını yöneten Sefa Koyuncu, Konya’da dünyaya gelmiş ve, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştu. , “Don Kişot Sendromu”, “Ermeni Soykırımı Komedyası”, “Irak'ta Kanlı Şafak”, şiir kitabı “Mavi” gibi eserlere imza atmış ve Sanatta Muhafazakâr Yapılanma üzerine hayli emek sarf etmişti. İstanbul'a büyük bir sevgisi vardı.
Sefa Koyuncu ile aynı gazetede uzun yıllar çalıştık ama ben onu gazetede iken tanımadımç Çünki o, ben Yazıişleri’nde iken Konya’daydı. Ben emekli olup gazeteden ayrıldıktan sonra o Yazıişlerine, Kültür Sanat sorumlusu olarak gelmişti.
Yıllar sonra İLESAM’a dahil oldu ve İstanbul Yönetiminde benimle birlikte çalışmaya başladı. İLESAM Başkanı Cafer Vayni, ona özel bir önem veriyordu. Çünki o gazetede İLESAM haberlerine genişçe yer vermişti.
Çok sigara içiyordu. Hastalandı, ameliyat oldu, kalktı, yattı ve nihayet gitti. Allah rahmet etsin.
İLESAM’da üç kere şiir toplanrısı yaparak şairleri, şiir sevenleri bir araya getirdi.
İlginç ve sabit düşünceleri vardı. Söz gelimi muhafazakear kelimesini sadece olumlu anlamıyla ele alıyordu. Ona bunun yanlış olduğunu defalarca anlattım, ama o düşüncesinde sabitti. Muhafazakear koramaktan gelir. Eski değerleri korumak. Eski değerler her zaman da korunacak şeyler olmayabilir. Nitekim Hazreti Peygamber yepyeni bir nizamla insanlık alemine gönderildiğinde ona karşı çıkan putperestler, ortak koşanlar, atalarımızın inanc diyenler karşı çıktılar. Onlar da muhafazakeardı.
Sefa Koyuncu, muhafazakear kelimesini maneviyatçılık, mukaddesatçılık olarak düşünüyordu ve bu düşüncesinden hiç vaz geçmedi.
Perşembe günü yazımı onun için okuyamadınız. Gece boyunca denetim görevindeydim, sabah da cenaze haberini alınca aylardan beri ilk defa yazımı yazamadım.
Eyüpsultan Camiinde öğle namazı peşine kılınan cenaze namazından sonra onu Piyerloti kahvehanesinin arkasında toprağa verdik. Rabbim taksiratını affetsin.
Xxxx
Dönüşte Bekir Tuncer Salihoğlu (Hikeayeci) Şenol Tombaş (Hikeayeci), İbrahim Özgün (Şair) Mehmet Nuri Yardım (Edebiyat araştırmacısı) ile birlikteydik. İbrahim Özgün çay ikram etmek isteyien memnuniyetle kabul ettik ve sohbetin derinlerine indik.
Yolda, üçüncü hikeaye kitabını yayınlamak heyecanında olan Bekir Tuncer’e sordum.
Bekir bey, hikeaye yazıyorsun ve üçüncü kitaba geldin. Hikeayelerin hepsi aynı tonda, aynı tada ise neden onları ayrı kitaplarda topluyorsun. Hikeayelerde bir tip geliştirme, konuşma geliştirmede, bilim kurgu konularıan girme gibi bir şey var mı dedim.
O da 10 kitaplık bir set yapmak istediğini, amacının bu olduğunu anlattı.
Mehmet Nuri Yardım, sanat eserinde set olmaz. Sanat eseri üretimdir. Bir tek hikeaye bile kendi başına edebiyata mührünü vurabilir. Dedi.
Ben de ona ilaveten, eğer set yapacaksanız. Çocukların yaş durumunu dikkate alarak, aşama aşama, yaş gıruplarına set yap dedim.
Elbette Bekir Tuncer egemen bir insan ve sanat alanında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Muhakkak söylenenlere değer verecek ve kayda değer bulduğu düşünceleri değerlendirecektir. O vicdan sahibi bir arkadaşımızdır.
Hikeayeci Şenol Tombaş ümit veren bir arkadaşımız. Çok faaldir. Halk Edebiyatı dergisini iki ayda bir düzenli biçimde yayınlıyor. U ayki sayıda benim de bir yazım var. Şenol öğrencilere de yazma dersleri veriyor.
İbrahim Özgün şiirler yazıyor. Güzel şiir okur, Ayhan İnal’dan sonra güzel şiir okuyan ikinci adam tanıdıklarım arasında. Hatiptir. Sesi Davudidir. Biraz perhiz yap dersem inşallah bana gönlü kırılmaz.
Xxxx
İnsanların değer yargılarını nasıl da kaybettiklerini, nasıl da değiştiklerini, başlarken sahip oldukları samimiyeti nasıl da elden kaçırdıklarını, inanan insanların para karşısında helal-haram çizgisine önem vermediklerini, o yüzden de niyetlerinin, hedeflerinin aksi istikamette gelişmeler olmasına vesile olduklarını da konuştuk.
Sadece örnek olması için söyleyelim. Devlet hemen her alanda, her sektörde teşvik veriyor. Devletin amacı berrak. O sektörde kazanma şansı zayıf, ama o sektörün ayakta durması gerek. İşini iyi yapana teşvik veriyor. Ama devletin iyi amaçlarla verdiği her teşvik hızla hırsız üretiyor.
Devlet, süt inek besleyicilerine inek başı bin lira teşvik veriyor diyelim. Ne kadar güzel, memlekette süt üretilecek, insanlar bunu üretim bol olunca daha ucuza içecek, çocukların sağlıklı beslenmesi sağlanacak. Sağlıklı nesillerle sağlıklı millet oluşacak.
Hemen tezgah kuruluyor. Süt ineği besleyeceğim diye devlete baş vurup teşvik alınıyor, sonra devlet bunu denetlediğinde süt ineği yerine tavuk beslendiğini görüyor. Tabi teşvikler kesiliyor. Feryat figan başlıyor. Süt inekçiliğine darbe buruluyor diye.
Be kardeşim tavuk besleyeceksen tavuk beslemek için de teşvik var, onu talep et. Olur mu süt ineği teşviki daha büyük.
İnsanlar hak ettiklerini, hak etmeyi bir kenara bırakmışlar, hak etmediklerinin peşine düşmüşler.
Bu özetle şu demektir. İnsanlarımız helal-haram terazisini kullanmıyorlar.
Bir köyde denetime giden bir arkadaşım anlatmıştı. Çok gülmüştüm. Aslında ağlamalıydım.
Köyde topu topu 10 tane süt ineği varmış. Ama 10 ayrı ahır ve 10 ayrı kişi süt ineği besleme teşviki alıyormuş. Denetim sırasında inekler bir ahırdan bir ahıra taşınıyormuş. Son ahıra gelindiğinde hayvanlar ter içinde kalmışlar.