MİZAH İLAÇTIR
Demiştik ki, sanat çevrelerindeki hoş insan oranı, hiçbir çevre ile benzeşmez. Sanat çevreleri hoş insanlardan yana hazinedir. “ Var mı politikada hoş insandan yana bunca zenginlik?” diye sormuştum ancak şu ana kadar olumlu bir cevap alamadım. Aldığım cevapları da aktarmayayım.
Ne kadar hoş sanatçı varsa o kadar boş politikacı var mıdır? Kalkan elleri görüyor gibiyim, Meclis’te kalkan eller gibi… Efendim biz “boş” sanatçılardan söz edelim ve haftayı tebessümle kapatalım.
Güzel sinema yıldızı hanıma sordular: “En parlak fikirler size ne zaman gelir?”
“Düşünüren”.
Hollywood ünlülerinden Zsa Zsa Gabor, yedinci evliliğini de geçmişe kaydırmıştı. Bir gazeteciye anlatıyordu:
“Bir daha sefere fakir bir adamla evleneceğim hiç olmazse vergiden düşerim.”
Hollywood ünlü yıldızı yeni evlendi. Küçük oğluna sordu: “Yeni babanı beğendin mi?” diye. Çocuk elini sallayarak anlattı:
“Daha iyileri de olmuştu ama ne yapalım idare ediyoruz.”
Ünlü film yıldızı hanımın evini alevler sardı. İtfaiyeciler yaklaşıp bez gererek üst kat pencerelerinden bakan güzel kadına sağırdılar: “Atlayınız” diye. O hala nazlanıyordu.
“Niye ben atlayayım dublörüm atlasın canım.”
Yine ünlü bir hanım yıldız hani bizim halkla ilişkiler uzmanı dediğimiz var ya onu övüyordu:
“Benim yeni Public-Relotions menecerim dünyada da bir tane. Son üç hafta içinde evim yandı, mücevherlerim çalındı, kocamdan ayrıldım, hızlı gitmekten trafik cezası yedim,çocuklarım çalınırken kurtarıldı, daha neler olsun?”
“Mahşer günü” zamanı, Mikelanj’ın en unutulmaz tablolarından biridir.
Papa VI. Paul 1559 yılında, ressam olterra’ya emir vererek resimdeki bütün çıplak figürlerin edep yerlerini kapattırmıştır. Olayın nedeni Mikelanj’ın tablosunun edepsizliği değil, Papa’nın “boş”luğudur. Ya da “Ecube”liği.
Marcel Prouts, içi rahat olmayan kimseler gibi çok bol ve ölçüsüz bahşiş verirdi. Bir akşam Ritz’deki bir yemekten sonra hesabı ödedi ama kalan bütün parasını da son meteliğine kadar dağıttı. Dışarı çıkmadan evvelde kapıcıdan, kendisine ödünç bir altın bulmasını rica etti.
Proust’un çok iyi müşteri olduğunu bilen kapıcı bu acayip isteği yerine getirmek başarısını gösterdi. Ancak Proust altını almadı ve dedi ki:
“Teşekkür ederim dostum, O altını cebinize koyunuz. Ben onu zaten size vermek için istedim.”
Burada demek isterim ki, sevebildiğimiz bir fıkra, vurgusu iyi yerleştirilmiş bir anekdot sevgili doktorlar tarafından rahatlıkla ilaç olarak kullanılabilir. Ancak mizahın da dozu iyi ayarlanmalıdır. Tıpkı ilaç gibi… Fazla yüklenilirse başağrısı yapabilir. Uygun dozda mizahın hiçbir yan etkisi olmaz diyelim ve bu haftayı da noktalayalım.
Unutmadan, mizah ilacından alınan en parlak sonuçlardan biri insanları aklını kullanmaya sürüklemektir. Aklını kullanabilen kişi, hangi hoş insanlardan ders alınacağını bulur huzura kavuşur.
Sevgiyle kalın haftaya görüşmek üzere efendim.