RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Mesele imandır

Toplum hayatıyla çok ilgilenen kişiler kendi kendilerine bir soru soruyorlar. Bu sorunun temelinde de sakat bir kabul var. Yenildik. 
Yenilmemize sebep ararken de bilgi eksikliğinin, ilim üretilememesinin  üzerinde yoğunlaşarak söz üretiyorlar. Her defasında ciddi bir itiraz ortaya konmasına rağmen, o insanlar sabitleşmiş düşüncelerinde bir değişime ve gelişme gidemiyor.
İslam dünyasıyla ilgili fikirler üretilirken birey unutuluyor. Bireyin kuvveleri ve zaafları, yapabilirliği ve yapamazlığı unutuluyor.
Şunu kesinlikle bir kere daha söylemekte yarar var. Mesele bilgi eksikliği değildir. Mesele inanmamaktır. İmansızlıktır.
İslam dünyasında yalan söylemen, fuhuş yapmanın, kumar oynamanın, riba alıp vermenin haram olduğunu bilmeyen yoktur. Herkes bilir bunların haram kılındığını. Ama Müslümanlar bunlardan kaçınıyorlar denebilir mi? Demek ki bilgisizlik değil inanmıyor olmak etkilidir.

Xxxx

Kur’an ayet ayet inzal olmaya başladığında kendiliğinden bir düşman vardı zaten. Putçuluk. İnsanlar putlara ibadet ediyorlardı ve Kur’an ayetleri bunu şiddetle, ısrarla reddediyordu. Dolayısıyla ilk düşman kitle putçulardır. Allah’a ortak imal edenler, müşrikler Kur’an’a düşmandılar.
İslam dini tamamlandıkça, tesis edildikçe yeni düşmanlar peyda oldu. İsrailoğullarının peygamberlere yaptıkları ibretlik olarak anlatılıyor ve onların ne kadar izansız oldukları belirtiliyordu. Çok da zalimdiler. İsrailoğullarının öldürdüğü  peygamber sayısı hiç de az değildi.
Yahudiler de, Musa peygamberin getirdiği hükümleri eğip bükmüş Yahudiler de İslam’a düşman oldular. Çünki Kur’an onların yaptıkları tarihte kalmış zulümleri gözler önüne seriyordu.

Xxxx
Bir düşman daha oluşacaktı. Meryem Suresi İsevilerin nasıl bir yanlış içinde olduklarını anlatıyordu. Meryem bakire idi ve Cebrail Allah’ın emrini yerine getirerek ona döl zerketmişti. İsa’nın yer yüzüne gelşi böyledir. Ama İseviler, İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia
 Ederek, üç kutsal tanımışlar ve ona inanmakta ısrar etmişlerdi. Meryem-İsa ve kutsal ruh. Kutsal ruhun Cebrail olduğunu kabul etseler ve Allah’ın doğmamış, doğurmamış,olduğunu kabul etselerdi ya. Hayır öyle yapmadılar. Üçlemeyi tercih ettiler. Kur’an açıkça onların yanlışlarını da ortaya koyuyordu. Onlar da İslam’a düşman oldular.

Xxxx

Ama bir de hayat vardı. Müslümanların yaşadığı yeryüzü parçası insanlığın başladığı yerlerdi. Dünyanın en verimli toprağı orasıydı. Yer altı kaynakları kadar, akarsular da orada gürül gürüldü. Düşman bellediği insanların elinden o toprakları almak gerekti. İnsan düşmanının imkeanlarını elinden alırdı elbette.
Konsüller, komisyonlar, heyetler, istişareler, toplantılar, alınan kararlar birbirini izledi. Batı Yahudilerle de işbirliği halinde olmaktan ürkmedi. Çünki dünyada en eski İlahi din olmasına rağmen mensupları son derece az bir nüfusa sahipti.
Yahudiler de sayılarının az olmasının farkındaydı. Ama iyi eğitimliydiler. Korkuyorlardı. Bu yüzden ilk vuran olmayı tercih ediyorlardı. Eğitim ve yetenek farkıyla çok nüfuslu İsevi dünyasına yön vermeyi hedefliyorlardı.

Xxxx

Batı İslam dünyasına bir isim buldu önce. Şark meselesi dedi. 18. yüzyılda artık Batının dilinde bir şark meselesi vardı. Şark meselesi demek İslam dünyasının elindeki arazinin ele geçirilmesi demekti.
Bu işi üstlenecek uzmanlar yetiştirilip Müslümanların arasına salındı. Bunların da özel bir adı olmalıydı. Şarkiyatçılar, oryantalistler.
Her şarkiyatçı, oryantalist bir casustur. Tek amacı vardır. Müslümanları aşağılık duygusuna sevketmek ve mümkünde İslam dinine hurafeler yerleştirmek.

<