SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

MENDERS'İN SAKLI ÇANTASI / AMERİKA'YA GÖRE TÜRKİYE NEREDE DURACAKTI? (7)

Arap coğrafyasında başından beri “mızıkcı politikalarla” uyumsuz devlet profilini içine sindirmiş bulunan Suriye, bölge ülkelerinin en geçimsiz ülkesi idi. Batı ülkelerine sırtını çevirmiş bir politika izliyordu. İsrail ve Amerika’nın tehdit oluşturacağını bahane ederek Rusya’ya yakın duruyordu. O kadar bariz görünüyordu ki, Başvekil Adnan Menderes’in Şam ziyaretinde,  Suriyeli yöneticilere yaptığı Bağdat Paktına katılmaları teklifi olumsuzlukla karşılanacaktı.
Daha o tarihlerin gündemine girildiğinde, Suriye devletinin Ortadoğu da izlediği politikalar, aşırı Arap milliyetçiliğiyle sınırlı görünüyordu. Rusya’nın paralelinde sosyalizmin işlevi devletin yapısına girmişti. Suriye, bölgede uyuklayan etnik unsurları tahrik ederek Ortadoğu’da “çıban başı” olayları sık sık kaşıyordu.
Bölge ülkelerinin bu yapısına bakıldığında Türkiye’nin dış politikalarındaki hakimiyet garantisi, Nato ittifakına dayanıyordu.
Menderes hükümetleri döneminde kurulan “Bağdat Paktı” uzun sürmeyen bir sürede, Irak Kralı Faysal’a düzenlenen bir askeri darbe sonucu dağıldı, Batılı kaynaklar, petrol konusunda Arap milliyetçiliğinin organize hale gelmemesi için yeni bir işbirliği fikrini daha kızıştırdılar. Menderes bölgenin hassasiyetini hesap ederek tekrar ekonomik, kültürel ve teknik işbirliği düzeyinde (CENTO) paktını Ankara merkezli kurdurdu. (1959)
Rusya, bölgedeki bu yakınlaşmadan devamlı tedirginlik duyuyordu. Niyetini açıktan ortaya koymuyor, Suriye rejimini kullanarak üstü örtülü menfi politikalar ürettiriyordu.
Rusya’da Kruşçev devleti yönetiyordu. Sosyalist bloklar arasında gövde gösterilerine yönelerek batılı kaynaklara gözdağı vermek gibi bazı tutarsız hamlelerde bulunuyordu.
Menderes kabinesinde o tarihlerde üstün özellikli diplomatlar vardı. Bunların yetenekleri ve vizyonları komünist dünya tarafından da takdir görüyordu. Fatin Rüştü, diplomasideki başarılarıyla tam bir taktik ustasıydı. Her dış toplantıda müzakerelerde yabancı rakiplerinin iddia ve tezlerini çürütecek bir yeteneğe sahipti.
Menderes, Rusya ziyaretinde ortaya koyacağı büyük planını henüz Fatin Rüştü’ye açmamıştı. Park Otel’in rahat koltuklarında bir sabah Fatin Rüştü’ye Rusya’nın tarım açığının hesaplanarak kendisine rapor edilmesini istemişti. Türkiye zaten tarıma dayalı bir yapılanma içindeydi.
Ne var ki, siyasi hayatının son yollarında Menderes, büyük mucizeleri başlatacağına kendisini inandırmıştı. İstanbul’da başlattığı büyük imar hamleleri, Türkiye’yi gelecekteki iddialı yerine oturtacaktı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Diyarbakır’da “Petrol Mucizesi” yaratılacağını dair verdiği bilgi ve açıklamalar, tüm Türkiye’nin birden, göğsünü kabartacağı mutlu gelişmelerdi. Bayar’ın müjdesini gazeteye telefonla haber olarak ulaştırdıktan sonra geceyi Diyarbakır’daki Cihan Palas otelinde geçirdim. Burada tuhaf bir olaya takıldım. O tarihlerde, Diyarbakır’lı iki ünlü falcıdan bahsediliyor. İsabetli tahminlerde bulunan ve siyasi çevrelerin de çokça ilgi duyduğu bu falcılar “Gürcü Bacılar” ismiyle anılıyordu. İddialara göre, tayin bekleyen müdürler, milletvekili seçilenler, okullarında başarılı olmayı bekleyen öğrenciler, sevgi yokluğu çeken geçimsiz aileler, evlilik bekleyen gençler ve daha pek çok geleceklerini merak edenler, bu Gürcü Bacı’lardan umut bekleyişi içindeydiler. Bende, bunların adreslerini bilen bir otel görevlisiyle Gürcü Bacı’ların evine gittim. Surlara yakın bir yerde oturuyorlardı. Evin avlusunda bacılardan biriyle tanıştırıldım. Niyetimi tutmamı ve elindeki su tasına parmağımı sokmamı istedi. Dediğini yaptım. Evin üst katındaki bir odada oturan ablasının yanına çıkmamı söyledi. Buna da uydum. Ablası yalnızdı, karşısına oturmamı işaret etti. Ve nereden geldiğimi, ne yaptığımı, yakında nişanlanacağıma kadar yaşam yolunda karşılaşacağım  önemli şeylerden bahsetti. Hayret, zaman içinde dedikleri oldu!..
Daha ileriki dönemlerde, bu Gürcü Bacılar’ın  şöhreti Ankara’da bakan ve milletvekilleri arasında da yaygınlaştı.
İktidar partisinden geleceğini okutan pek çok siyasinin uğurlu günlerini öğrenme merakına kapıldıkları, kulislerde konuşulur hale gelmişti..
Şüphesiz, kehanetçi falcılar sayesinde gelecekteki günlerin hayaline sürüklenen krallar, devlet yöneticileri olmuştur.
Tarihte görülmüştür. Hayaller, çok zaman gerçeğe kapı aralar..
Büyük filozoflardan Eflatun, iç seziş ve kehanetle, duyuların keşfedeceği telepatik ilişkiler kurulabileceğini belirtmiştir. Bu konuları ileride kitabımızda değerlendireceğiz. 
Tarih, geleceğe iz bırakanlarla doludur…
(Devam edecek)

 

<