SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

MENDERES'İN SAKLI ÇANTASI (1)

Gazetecilik yaşamımda tam 56 yıldır beni derin derin düşündüren şey: 
“Menderes’in Saklı Çantası’ydı..
Evet, bu çantayı, bebek kundağı gibi sımsıkı sarmalayıp, dolayıp, özenle içindekilerle büyütmüştüm. Dile kolay, 1950 yılında “demokrasinin beşiğini” sallayan o olmuştu.
“Ne güçlü bir Adam..” söylemleri içinde yeni keşfedilen liderlik özelliğiyle milletin tek kalbi haline gelmişti. Duygusal ve ruhsal getirisi “beşuş” çehresinde anlamlı, tatlı bir tebessüme dönüştükçe halkın sevgisi üzerinde toplanıyordu.
Demokrasiyle yenilecek Türkiye’nin tek umudu ve sesi olan Menderes, dekorasyoncu bir hava estiriyordu. Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, popüler görüntülü bir lidere, yeni bir “unvan” daha hazırlanıyordu.
Türkiye yeniden inşa edilmeli, şantiyeye çevrilmeliydi.
Halk bu akıma doğru itiliyordu.
Öncelikle İstanbul, görücüye çıkmış bir gelin gibi mükemmeleştirilecek ve tarihi kente “altın bir sitil” kazandırılacaktı.
Menderes, iktidarının son akıbetinden uzak bir ideale bağlanmış ve çıktığı yolda, bütün engellere meydan okuyacak bir tavır takınmıştı.
İmarcı Adnan Menderes, hedefinde tıkır tıkır yürüyordu.
Ancak, ne var ki, sürprizli bir gecenin karanlık sabahında, postallarıyla “Tıkır tıkır” yürüyüşe geçen askerlerin varlığı gün ışırken duyulacaktı.
Türkiye, askeri ihtilalle 27 Mayıs 1960 sürecine girecekti.
Peki, büyüyen Menderes gerçeğinin ön sayfaları böyle bilinmekle mi kalacaktı?
Ruhu sonsuzluğa uçarken, “hırslı hedefleri”nin kundağa sarılmış bebeği nasıl yaşatılacaktı? Geçen sürece bakıldığında, 56 yıllık  bu perdeyi kaldırmak için gereken bilginin en önemli kaynağının, MENDERES’İN SAKLI ÇANTASI’NDA bulunduğunu, “tarihin ilk taslağı” olarak açıklıyoruz. Olayların kayıtlarına ve sonuçlanmasına odaklanmak istiyorsanız, herhangi bir çıkarımız olmadan, bu serüvendeki yerimizi bir gazetecilik işlevine bağlamanızı dileriz.
Kıpırdayan perdenin arkasında 56 yıldır saklı duran çanta’nın içeriği bir sır dökümanı niteliğinde değildir. Liderler, kendi tarzını geliştirdikçe ve gelecek aslında geçmişte gizliyse bunun bilinmesini istedik..
Demokrat Parti iktidarının ekonomiyle başı dertteydi. On yıllık iktidarın ortalarına doğru Türkiye dolar oyunlarının içine sokuldu. Menderes’le başlayan büyük kalkınma dönemi ne yazık ki dar kafalı bürokratlar yüzünden geliştirilemiyordu. Liberal ekonomiyi bilen politikacı yoktu. Döviz politikamız, cahil ekonomi bürokratlarının elinde idi. Çünkü, emisyon ile basılan Türk Lirası, köylü ve imalat yapan fabrika sahiplerine yansımıyordu. Büyük kalkınma girişimleri fiyatları yükseltiyordu. Üstelik piyasalara sık sık devalüasyon yalanları uçuruluyordu. Ülke ekonomisine katma değer kazandırılamıyordu. Herşeyin fiyatı arttıkça karaborsa piyasası yaratılıyordu. İthalatçılar kur oyunlarından ucuz döviz temin ederek halkı sömürüyordu. Kaçakçılar kazanıyor, fabrika kurmak isteyen yatırımcı ve esnaf zarar ediyordu.
Dar kafalılar ve nifak çevreleri, devalüasyon endişeleri yayarak ülke ekonomisinin bataklığa saplanacağı dedikodularını üretiyorlardı.
Menderes, bu korkunç tezgahları bozmak ve kredi almak amacıyla 1956 yılında Amerika’ya gitti. Görüşmelerde Amerika, ithalatçılara ucuz döviz verilmemesi, şartı koştu. Geziye katılan ithalatçı iş adamları, çıkarlarının bozulacağı endişesiyle Menderes’e devalüasyona yaklaşmamasını, aksi halde bunun tehlikeli olacağını telkin ettiler. Amerika kredinin tutarını düşük tutunca Türkiye’de yokluklar arttı. Ülkeye karaborsa dışında, tek dolar gelmemeye başladı. Hükümet bu durumda dövize kota koydu. Bu da zamanla çıkarcı kimselere büyük kazançlar yağdırdı.
Yepyeni heyecanlarla kalkınma hareketlerine girişen Menderes Hükümeti, “fitnecilerin” tuzağına itiliyordu. Yanlış kur politikası nedeniyle yatırımlar geliştirilemiyordu.
Menderes ekonominin üzerindeki bu kırılgan çizgiyi değiştirecek güce sahipti. Ancak, baskı grupları iktidarı kendi istedikleri yöne sevk etmek için basit tüketim maddelerini piyasadan çekerek sıkıntı, bunalım yaratıyorlardı.
Hükümet liberasyon listesindeki talepleri azaltmak için, ekonomik kuralların gereği olan, ucuz döviz satmak yolunu bırakıp serbest kambiyo sistemini benimsemesi öneriliyordu. Menderes, dolar ve ithalat oyunbazlarına karşı eline geçtiği kozu kullanmak için kafasındaki projeyi gerçekleştirmek peşindeydi.
Hedefi bulmuş ve geleceği görmüştü. Hükümet çalışmalarının önemli bir bölümünü İstanbul’a ayıracaktı. Demokrat Partili yöneticilerini sıklıkla toplandığı mekan olan Park Otel, merkez seçilmişti. Alt bölümde Menderes’e, çalışmaları için genişçe bir ofis ayrılmıştı. Partinin tarihi gelişmelerine “dönüm noktası” sayılacak bir ofiste, Menderes’in kafasında canlandırdığı fikir, birden Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşecekti.
“Menderes İstanbul’un bağrına “kazma” vurdu..”
Haberleri gazetelerin manşetlerine çıkınca halk, Başbakanın reformcu hareketlerini öğrenmiş olacaktı. Nitekim öyleydi. Menderes, millete “Beni takip edin” işaretini, tarihi Park Otel’den vermişti..
Yarın: (Şeytanın plan yaptığı yer..)
ÖNEMLİ UYARI: Bu yazıların bir bölümü (MENDERES’İN SAKLI ÇANTASI” ismiyle hazırlanan kitaptan alıntıdır. Kitabın isim ve bu gazetedeki bölümlerinden alıntı yapan kişi ve kurumlar hakkında (5846 sayılı) yasa hükümleri uygulanır.  Belirtiriz.)
(Devam edecek)

 

<