İSKENDER ÖZSOY

İSKENDER ÖZSOY

ÜSTÜ KALSIN

Meğer Sınavmış

ÜSTÜ KALSIN

Bu anımı daha önce paylaşmıştım. Olsun, ne çıkar. Anılar paylaştıkça çoğalsın.

Üç yıllık dergicilik serüvenim sona ermiş, Sabah gazetesinde musahhih olarak çalışmaya başlamıştım. 

Gazetenin klişe/fotoğraf arşivine de bakıyordum. Ama aklım fikrim yazı işlerine geçmekteydi. O nedenle geceleri gazeteye benden evvel başlayan Kemal'in (Sulaoğlu) yanında kadrat nedir, punto nedir, sayfa nasıl çizilir, başlıklar nasıl hesaplanır öğrenmeye çalışıyordum. Bu çabamdan gazetenin yazı işleri müdürü İsmail Oğuz da haberdardı. 

1973'ü 1974'e bağlayan yılbaşı gecesi.

Fatih'e bir arkadaşımızın evinde yeni yılı karşılayacağız. İşimi bitirdim, tam çıkacağım, İsmail Ağabey bir tomar AA bültenini elime verdi, "Sen yazı işlerine geçip sayfa çizmek istiyordun değil mi? Şu yedek üçüncü sayfayı yap bakalım." dedi. 

Eyvah ki, eyvah. Çaresiz, aldım haberleri, geçtim yazı işlerine odasına, Kemal'den öğrendiğim kadarıyla ve sermürettipin de yardımıyla sayfayı bitirdim. Ama saatler saatleri vurmuştu. Gazeteden çıkıp Fatih'e gittiğimde şenlik çoktan dağılmıştı.

Eğer ben o gece elime bırakılan fırsatı tepseydim, bugün yoktum. Bunun bir sınav olduğunu meslekte kıdem aldıkça anladım. 

Sulaoğlu ve Oğuz'la o gazetenin çatısı altında birlikte çalıştığımız meslektaşlarımdan ölenleri rahmet, hayatta olanları sevgiyle anıyorum.

……….

Meslek hakkında yazmamaya kararlıydım.

Ama olmuyor. 

Bu hata yazılmayacak gibi değil.

Gazetelerin, televizyonların yazarları, muhabirleri, editörleri, redaktörleri, redaktör spikerleri.

Türkiye'de DEVA Partisi diye bir parti yok. Demokrasi ve Atılım Partisi var. DEVA bu partinin kısa adı.

Partiler kurulurken İçişleri Bakanlığı'na verdikleri dilekçede partilerinin kısa adlarını da belirtirler. Anavatan Partisi (ANAP), Hür Dava Partisi (HÜDAPAR), Emek Partisi (EMEP)  gibi. Dolayısıyla DEVA bir parti adı değil, bir partinin kısa adı.

Laf aramızda DEVA tek başına güzel parti adı olurmuş.

YAŞAR USTA’YA KULAK VERELİM

Röportaj mı, söyleşi mi?

İkisi bir birine karıştı.

Bu açmaza romancılığından ziyade bir meslek büyüğüm olarak başımın üstünde yeri olan Yaşar (Kemal) Usta, röportajı prensesi Fark Şensoy’un onunla yaptığı ve Erkekçe dergisinin Haziran 1982 sayısında açıklık getiriyor:

"Yeni kuşaktan röportajcı çıkmıyor. Senin kuşak da şanssızdı, anlaşılmadı. Bugün, röportaj deyince bir kişiye sorular sorup, aldığın yanıtları yayınlamayı belliyorlar. Oysa, röportaj bir edebi olay. Bir insanı, çevresi, fiziksel ve ruhsal yapısı ile anlatamıyorsan, o insanın görüşlerini nasıl anlatabilirsin ki...
Röportajın sınırı yoktur. Bir yazar, bir sanatçı için her şey, her insan, hele üretkense bir yenilik, bir röportaj konusudur. Yeryüzünde bir tek çöp ve bir tek yazar kalmışsa röportaj olayı vardır, olmalıdır.”

Yaşar Kemal, Faruk Şensoy ve Şensoy’un röportajının tamamını köşesinde yayınlayan Hıncal Uluç’u rahmetle anıyorum.

İŞTE RÖPORTAJ

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2022/02/26/yasar-kemal-nasil-yazdi-pamuk-tarlasindan-deniz-tarlasina

BİR GAZETE, BİR EKMEK

Türk medyası/basını/matbuatı, ne derseniz deyin oldum olası halkıyla kavgalıdır. O nedenle gazeteyle okur arasında hep bir güven sorunu var olageldi.

Yakın geçmişte bir de kimilerinin kartvizitlerine "soruşturmacı/araştırmacı" payesi eklemeleri güvensizliğe tuz biber ekti.

Sanki kendisinden önce gazeteciler çalakalem, araştırmadan haber yazıyormuş gibi algılanan bu girişim o kişiyi belki TV "yıldız"ı yaptı ama gazeteciliği hep meşkuk görüldü.

Bugünü hiç sormayın, içim kan ağlıyor.

Hani nerede aslanlar gibi halk muhalefeti yapacak gazete? 

Bugünün en muhalif gazetesi bile muhalefet yapamıyor, belki de Y A P M I Y O R. 

Vesselam.

..........

Bir gazete, bir ekmek.

Bu slogan 1980’li yıllarda çok kullanılırdı.

Özellikle Tercüman tarafından.

O yıllar için belki tutarlı bir slogandı.

Ya bugün için?

İstanbul’da ekmek altı; Cumhuriyet, Birgün altışar, Sözcü beş, Hürriyet ve Sabah dörder lira.

Bir ekmekle beraber Cumhuriyet, Birgün, Sözcü ya da Hürriyet alanlar bakkala ayda 300-360 lira ödemek zorunda.

Bu da bir kilodan biraz fazla kıyma parası.

Sırası gelmişken yazayım.

İstanbul’da yayınlanan yaygın gazetelerden bazılarının, örneğin Diriliş Postası’nın fiyatı hâlâ bir lira.

Nasıl oluyor da oluyor?  

……….

Yeniçağ Grubu bünyesinde 22 yıldır yayınlanan ve sahibinin İYİ PARTİ İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik'in olduğu DOKUZ SÜTUN gazetesi adını değiştirdi. 

Gazete 7 Mart’tan itibaren KAMU SON HABER adıyla yayınlanmaya başlandı.

Aklıma geliverdi.

Ekonomik sıkıntılardan dolayı yaygın dağıtımdan yerel dağıtıma geçen YENİÇAĞ gazetesi son siyasi gelişmelerin ardından yeniden yaygın dağıtıma geçer mi dersiniz?

<