GAMZE GÖKÇEN

GAMZE GÖKÇEN

Mavi Rengin Kültürel süreci

Evrenin yaratılışından bu yana doğada var olan ve en sık algıladığımız renklerden biri olan mavinin kültürel açıdan geç ilerleyen tarihsel süreci olmuştur.

Mağara duvarlarına yapılan resim çalışmalarında çoğunlukla kırmızı ve kahverengi tonları görülmüştür. Bundan birkaç bin yıl sonra ise ilk boyama tekniği denemeleri yapılırken aralarında mavi renk ortaya çıkmamaktadır. Bu durum Batı’da mavi rengin geri planda olduğunu göstermiştir.

İncil’ de geçen safir taşı Lapis lazuli taşıyla karıştırılmaktadır. Taş pahalı olduğundan pigment üretiminde az miktarda kullanıldığı için boya üretiminde  iyi sonuç alınamamıştır. Bu yüzden Orta çağ Avrupa’sında zayıf kalan bir renk olmuştur.

Antik Mısır döneminde Lapis Lazuli taşını Afganistan’dan getirmişlerdir ve bu dönemde en iyi mavi rengin pigment üretimini Mısırlılar yapmıştır. Mısırlılara göre mavi yeniden doğuşu simgeleyip, gökyüzü ve su ile ilişkilendirilmiştir. Mısır medeniyetinde Lapis Lazuli kutsal ve uğurlu bir taş olarak görülmüştür ve kötülüklerden enerjilerden koruyan tılsım olarak da kabul edilmiştir.

Yıllar sonra mavi renk hakkında bazı bilgiler değişmektedir. Aslında mavi rengin Batı’da ikinci planda kalmasının nedeni başarılı pigment üretiminden değil , politik ve sosyal olaylardan dolayı olmuştur. Yunanlılar ve Romalılar tarafından mavinin sevilmeyen renk olması Romalıların düşman olarak gördüğü Keltler , Bretonlar ve Cermenler ‘e göre mavi renk önemli bir renktir. Bu topluluklarda savaşlarda düşmana karşı gelmek ve onları tedirgin etmek için vücutlarını mavi renge boyamışlardır. Bu savaşçıların hayalet gibi görünmesi Romalı askerleri korkutmuştur. Romalıların maviden iyice uzaklaşmaları Mısır medeniyetinde de mavi rengin öneminin azalmasına neden olmuştur.

Ortaçağ döneminde hem saraylılar hem de soylular mavi renkte kıyafet giymemişlerdir. Genellikle bu rengi giyenler yoksul ve fakir kesim olmuştur ve toplumsal yönden simgesel renk olamamıştır.

12. Yüzyılda Avrupa’da toplumun mavi renge karşı bakış açısı değişmiştir.  Bunun etkisi resim sanatındaki etkenlerdir ve ikonografik yönden Meryem Ana’nın da ön plana çıkmasıdır. Resimlerde Meryem Ana’nın mantosu ve elbisesi mavi renk olarak yapılmıştır. Bunun amacı ise yas ve keder renklerini göstermektir ve Meryem Ana’nın haçın üzerinde ölen oğlunun yasını tutmasıdır.

Mavi Protestanlığın yükselişiyle birlikte zayıflayan kırmızı gibi parlak renklerden sonra saray çevrelerinde giyilmeye başlayan ve toplumda önem kazanan bir renk olmuştur. Protestanlık sanat ortamına da yansımıştır. Bu dönemin ressamlarından Calvin’e göre en güzel renkler doğadaki renklerdir. Protestanlar canlı ve parlak renkler yerine mavi ve yeşil gibi doğadaki renkleri kullanmayı tercih etmişlerdir.

Mavinin diğer canlı renkler gibi uzun süreli kültürel ve toplumsal ilerleme süreci olmasa da, özellikle Orta çağ döneminin sonlarında sanatsal ve sosyal açıdan gelişmeye başlamıştır.

<