RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

'Kur'an Türkçe olamaz'

Bir zamanlar Türkiye’de din ile oynanırdı. Yasaklanır, olmazsa değiştirilir, olmazsa tutuklamalar, cezalar yağdırılırdı. Devlet düşünmüş-taşınmış, 1950’den sonra taşların yerinden oynadığını görünce 1957 yılında devlet yeni bir ameliyat yapmaya kalkar toplum üzerinde. Sık sık siyasi iktidarlar toplum üzerinde ameliyatlar gerçekleştirirler. Ünlü bir ilim adamını öne sürerek daha önce çok kere denenmiş bir ameliyatı tekrar yapmaya karar verirler. Din Türkçe olacaktır. Bunun çaresi de Türkçe Kur’an yazmaktır. Bu daha önce de denenmiştir, ezan bile Türkçeleştirilmiştir ama 1950’de iktidar olanlar Türkçe ezan zulmüne son vererek, asli ezana dönülmüştür. Mehmet Akif’le, Sadettin Kaynak ile yapılamayan Türkçe  Kur’an bir kere de Purofesör sıfatlı İsmail Hakkı Baltacıoğlu ile denenecektir.

Xxxx


İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun kolları sıvaması duyulunca din konusunda hassas olan gazeteler karşı yayına başladılar. Haftalık Fetih Gazetesi, Haftada iki kere çıkan Hür Adam Gazetesi Türkçe Kur’an olamaz! Diye manşetler atıyorlar. Eli kalem tutan her Müslüman Türkçe Kur’an olamaz diye yazı yazıyor ve bu konuda yayın yapan gazetelere gönderiyorlar. Ahmet Şahin başından beri yazı yazdığı Hür Adam’da aynı konuda yazı yazar. Yazıyı Sinan Omur Yazıişleri marifetiyle süsleyerek maşetten verir. Ancak İsmail Hakkı Baltacıoğlu Ahmet Şahin hakkında şikeayetçi olunca Ahmet Şahin sorguya çağırılır. Ahmet Şahin de yazının vurucu hale getirilmesinin sebebinin Yazıişleri olduğunu ifade ederek cezadan kurtulur.

Xxxx
Ahmet Şahin o menhus olayı şöyle anlatıyor:

“Prof. Dr. İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun Türkçe Kur’an-ı Kerim çalışması üzerine bunu eleştiren bir yazı yazarak gazeteye verdim. Ertesi gün benim yazım gazetede ‘Baltacıoğlu, 600 milyonun Kur’an’ına suikastta bulundu’ manşetiyle tam sayfa olarak verildi. Tabii benim verdiğim yazı biraz değiştirilmişti. Haber çıkınca Baltacıoğlu beni savcılığa şikâyet etmiş. Savcılıktan çağırdılar. Sinan Omur durumu öğrenince bana ‘Suçu benim üzerime at’ dedi.İfademi alan savcıya ‘Efendim, bu benim yazım değil. Benim yazımı yazı işleri değiştirmiş’ deyince gazeteyi uzatarak ‘Hangi ifadeler sana ait değil, altını çiz’ dedi. Bende gazetedeki yazıda bana ait olmayan ifadelerin altını çizerek geri verdim. Savcı gazeteye bakınca bir kahkaha atarak ‘Evladım, bu yazının hiçbiri sana ait değilmiş’ dedi. Çünkü gazetedeki yazının neredeyse tümünün altı çizilmişti. Savcı bana ‘Tamam evladım, sen gidebilirsin, gereği yapılacaktır’ diye gönderdi.” Arkasında bir vârisi olmayan Sinan Omur’la birlikte Sinan Matbaası ve Hür Adam gazetesi de tarihin sayfaları arasına karışır ancak arkasında haksızlıklar karşısında boğun eğmeyen, hakkı ve hakikati söyleyen bir kişilik ve karakter bırakır.

Xxxx
Abdullah Işıklar’ın Fetih Gazetesi de Türkçe Kur’an olamaz kampanyasında yayın yapıyordu. Oraya da bir çok insan yazılar yazıp gönderiyorlardı. Fethullah Gülen de Türkçe Kur’an Olamaz konusunda yazdığı bir yazısını Fetih Gazetesi’ne göndermişti. Benim Küçük Dünyan adlı hatıralarında bunu anlatarak Fetih gazetesine gönderdiği yazının yayınlanmamasından dolayı kırgınlığını ifade ediyor. Abdullah Işıklar ise yazıyı hatırlamadığını ancak yayınlanmamasının sebebinin yazının uzun oluşu olabileceğini, çünki gazetenin zaten iki yaprak 4 sahife olduğunu söyledi.


Xxxx

İşin ilginç yanı şudur: Fetih Gazetesi’nin sahibi  Abdullah Işıklar, Bediüzzaman said Nursi ile 1954 yılında tanışmıştır. Ama kiminle tanıştığının bilincinde değildir. Sinan Omur ise 1957 yılında nur talebelerinin kendisine gelmesiyle Said Nursi ile bir kere daha tanışır ve kiminle tanıştığının bilincindedir. Çünki Sinan Omur Said Nursi’yi Birinci Dünya Savaşı’nda Keçe Külahlılar birliğini, onların kahramanlıklarını biliyor ve kendisi de o savaşta mili güçleri arasındadır.
Sinan Omur evli değildi. Çocuğu yoktu. Ankara Caddesindeki matbaası ve mal varlığını kaybetti İhtilalden sonra. Eskiden borç verdiği adamlardan borç istemek zorunda kaldı. Ömrünün son demlerini de hak etmediği bir fakirlik içinde yaşadı.

Xxxx

Sonuçta bu devlet ameliyatı da akim kaldı ve Kur’an asıl diliyle, ezan asıl diliyle okundu ve yazıldı. Ama dveletin ameliyatları durmadı. Hatta Türkiye üzerinde emelleri olan yakın ve uzak devletlerin de ameliyat iştahları sürüp gidiyor. Artık ne içerde ne dışarıdaki iştah sahipleri yapmak istedikleri ameliyatları açık açık ilan ederek yapıyorlar. Rusya, Amerika, Kanada, İngiltere, Fıransa, İran artık açıktan Türkiye üzerindeki ameliyatlarını açık açık ifade edip gerçekleştiriyorlar. Gariptir ülkede de iktidar algı ameliyatı adını verdiği toplumsal ameliyatları ısrarla gerçekleştiriyor.

 

<