KÜLTÜRÜMÜZÜN TEMEL TAŞI
Dilimiz hem gücümüz, hem de zenginliğimizdir. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki dilimiz çoraklaşma sürecini yaşamaktadır. Yabancı dillere verilen önem maalesef güzel Türkçemizi gölgede bırakmaktadır. Bu nedenle dilimizi korumalıyız.
İnsanın ait olduğu değerlere sadakati övünülecek bir tutum ve davranıştır.
Dilimizi kurutmamalı tam tersi sürekli yaşatmalıyız. Dilimizi özenle ve güvenle kullanabilmeliyiz. Anlamsız kısaltmalar ve yabancı menşeli kelimelerle yıpratılmış ve doğası bozulmuş Türkçemiz için harekete geçmeliyiz.
Dünya üzerinde en çok konuşulan beş dilden biri olan Türkçe’mizin yeni şeylere ihtiyacı yoktur. Asıl mesele olanı korumak bozulmasına engel olmaktır. Dilimizin fakirleşmesine izin vermemeliyiz. Üç kıtaya adalet götüren ecdadımız bu dille gönülleri fethetti. Dilimiz bütün maddi ve maneviyatımızın ve bütün varoluş yolculuğumuzun mihmandarıdır. Destanlar ve şiirler bu dille yazıldı.
Şimdi bize düşen dilimize kasteden olumsuzlukları dilimizden uzaklaştırmaktır. Kadim Türkçe’mizde Osmanlı Türkçesinde üç önemli kültürün harmonisinin var olduğunu unutmamalıyız. Arapça, Farsça ve Türkçe’nin ahenkli bir şekilde birbirlerine rapt olduklarını bilelim ve bu ahengi bozmayalım.
Dünya denen değirmende öğütülen onca uygarlıktan bize sadece harfleri kalmış birçok dil bu nedenlerle unutulmuştur.
Tarih yazı ile başladı ve yazıldıktan sonra okunur oldu. Bilinir ve aktarılır oldu. Gelen geçmiş savaşlar, günlük faaliyetler, ikili ilişkiler yazışmalar ve yazılmışlığı ile bilinirliği vücut buldu. Dil bir uygarlığın en önemli yapı taşlarındandır. Bunu anlayan Ahi EVRAN ve büyük M. Kemal ATATÜRK dilimizi korumak ve zenginleştirmek için Türk Dil Kurumu’nu kurmuş ve çok çalışmıştır. ATATÜRK’ten sonra gelen bütün devlet adamları Türk Dili ve Edebiyatı için gayret sarf etmişlerdir. Bu sayede kültürümüze, tarihimize, destanlarımıza ve şiirlerimize sahip çıkılmıştır.
“Bizim Yunus Yılı” açılış töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere yapılan konuşmalarda bu konunun önemi güzel anlatılmış ve takdir toplamıştır.
Yıllardır Türkiye iki dilli bir yapıya götürülmeye çalışılıyor. Ancak onlarca milletten oluşan Osmanlı İmparatorluğunda bile resmi dil Türkçe idi. Osmanlı İmparatorluğu Anayasasında Türkçe resmi dil olarak yer almış, meclis çalışmalarında Türkçe’den başka dil kullanılmamıştı.
Batı sömürgeciliği toplumları asli değerlerinden koparıp önce köksüzleştirmiştir. Ardından kendisine tabi ve neredeyse köle haline getirir. Bunu oralarda kurdukları eğitim kurumları ile ve yetiştirdikleri eğitim sistemi ile sağlarlar. Önce hedef alınan ülkenin dili ile oynarlar, onu çığırından çıkarırlar. Bununla da yetinmez ve kendilerini yerleştirirler. Ondan sonra sıra ülkenin kültürüne ve kültürel değerlerine gelir. Bunları savunanları faşist ve hatta gerici ilan edip ve hatta aşağılarlar. Bu şekle soktukları bir ülkeyi kendi halinde bırakırlar. Artık dışarıdan müdahaleye gerek kalmaz. Zira içerisi birbirlerini yer ve bitirir.
Bu şekildeki bir ülke de kendini bağımsız ve bağlantısız görür ve bununla övünür.
Bu halin bizdeki tipik yansıması birbirini takip eden darbeler ve özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde girişilen darbe teşebbüsüdür.
2. Dünya savaşından sonra Türkiye eğitim sistemi ile A.B.D.’ye teslim edildi. İNÖNÜ ve MENDERES iktidarları zamanında yapılan antlaşmalarla A.B.D. Türkiye’deki kurum ve kuruluşlara nüfuz etti.
Bundan dolayıdır ki ondan sonra gelip geçenlerin hiçbiri muktedir olamamıştır. Her gelen başbakan A.B.D.’nin borusunu öttürmek zorunda bırakılmıştır. Buna karşı olanlar alaşağı edilip iktidardan uzaklaştırılmıştır.
Türklerin 500 seneden fazla kaldığı topraklarda insanlar sahip oldukları tüm değerlerini korumuş ve günümüze taşımışlardır. Batı Ülkeleri ise işgal ettikleri yerlerde insanlar başta dilleri olmak üzere hemen her şeylerini kaybetmişlerdir.
Cezayir iki milyon şehit verip, bağımsızlık savaşı vermesine rağmen Fransız hegemonyasından kurtulamamıştır. Ana dillerini unutup Fransızca konuşmaktadırlar.
Bu nedenle eğitim sistemimiz çok önemli olup kendi kültürümüze ve dilimize sahip çıkmalıyız. Bunu içinde Anayasa çalışmaları sırasında üzerinde durulan en önemli konulardan biri dil meselesi idi. Osmanlılar Türkçe’yi devletin ilk dönemlerinde itibaren resmi dil olarak kullandılar.
Yeni düzenlenecek Anayasada da Türkçe Anayasa teminatı altına alınmalıdır.
HAFTANIN SÖZÜ
“Gitmeden tefrika bir millete düşman giremez toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Mehmet Akif Ersoy
İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. Yılını kutlar, merhum Mehmet Akif Ersoy’a Cenab-ı Hakk’tan rahmet dilerim.
Sağlıcakla kalın.