KÖTÜ FUTBOL DEVAM ETTİ
Belözoğlu'nun ilk maçıydı. Çok şanslıydı. Hani bulmaca çözersiniz ya. Soruların cevapları için kutuları tek tek doğru yanıtın harfleriyle doldurmaya başlarsınız. Emre hoca da ilk teknik adamlık deneyiminde kutuları tek tek, bir bir doldurmuştu daha sahaya atmadan şansının yardımıyla.
Galatasaray ve Beşiktaş kaybetmiş, Trabzonspor'sa berabere kalmıştı. Fenerbahçe'nin rakipleri tam 8 puan kaybetmiş; Sergen hoca, Fatih hoca ve Abdullah hoca, Belözoğlu'na resmen davetiye göndermişlerdi. "Gel şampiyonluğa ortak ol hocam" demişlerdi. Fenerbahçe 11 puanlık değilde, aslında 12 puanlık bir maça çıkıyordu. Yenerlerse ikinci olup, Galatasaray'ın ikili averajını da bertaraf etmiş olacaklardı. Üstelik rakip de ligin son sırasında bulunuyordu. İnanıyorum ki bir çok Fenerbahçe'li taraftarın aklında; "nasıl oynayacağız" sorusu vardı. Birçokları Emre hocanın futbolcuyken ortaya koyduğu "hırslı oyun" karakterini görmek istiyordu takımlarında. Bu beklenti doğaldı elbette. Sonuçta kazanarak şampiyonluğa ortak olma durumu söz konusuydu herşeyden önce.
Ancak ilk düdükle beraber sahada kurtuluş savaşında cepheye mermi taşıyan kağnılardan daha yavaş hareket eden bir futbolcu grubu vardı! Bu inanılmazdı. Düşünsenize yenerseniz belkide sezon sonunda şampiyon olacaksınız. Fakat öylesine vurdumduymazdi ki oyuncular sanki Erol hocanın gidişine üzülmüş gibilerdi! Böylesine vasatın altında görüntü veren bir takım resim vardı sahada. Bu arada Pelkas bir frikik attı ki sanki sahada olduğuna pişman gibiydi. Saha içinde Caner ile de bir türlü anlaşamadı Pelkas her nedense. Devre biterken Fenerbahçe ne kaleyi bulup Cenk'i sağa sola yatıran bir şut atabildi ne de organize bir atak yapıp taraftarını heyecanlandırabildi. Aksine Denizlispor Rodellega, Sagal ve Sacko ile tehlikeler yarattı.ilk yarının net yorumu "gelen gideni arattı" olmalıydı. Üzerlerindeki ölü toprağı bir türlü üzerlerinden atamadı Fenerbahçe’li oyuncular.
TAKIM OLMAKTAN UZAK
İkinci yarıya uyku mahmurluğunu üzerinden atarak başlamıştı sarı lacivertliler. İstenilen, beklenilen baskı nihayet kurulmuştu rakip üzerinde. Pelkas’ın defansdan sekerek direğe çarpan vuruşu, Ozan'ın Cenk'in ellerinde biten takıma adına çektiği ilk isabetli şut özlenen görüntülerdi. Önemli olan bu baskının ileriki dakikaları da kucaklayabilmesiydi. Baskı saman alevi gibi geçip gitti. Ta ki gole kadar Fener'in ateşi yine sönüp yok oldu. Bu arada Denizlispor Sagal ile şut denemesi bile yaptı. İmdada Caner'in korneri yetişti. Samatta sonunda gol orucunu bozdu.
Ardından gelen İrfan Can golünün sayılmaması takımın dengesini bozdu. Stres faktörünü maçın başından beri masaydayken, bu golün iptali belki panik oluşturmadı ama son dakikalara rahat girilemedi. Fenerbahçe tarihinin kendi genlerinde oluşturduğu güzel futbol oynamaktan çok ama çok uzaktı. Kazanmak için tüm şartlar yeni teknik adam ve takımı için uygundu. Zor da olsa kazandılar ama umut vermediler. Bu hafta oynanacak iki karşılaşma ortaya daha net bir fotoğraf çıkaracaktır şampiyonluk adına. Ligimizde her karşılaşma her sonuca gebe. Bekleyip göreceğiz.
Gecenin Notu: Uzatmalarla beraber son 10-12 dakikanın adeta zaman öldürmek amacıyla yavaş oynanarak bitirilmesi şampiyonluğa oynayan bir takıma yakışmadı doğrusu. Bir de Sosa ve Mert oyuna çok geç dahil oldular.