CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

KÖR KARGA

Kargaların ceviz ağacıyla  imtihanı  dünkü tarih itibariyle  nihayet  sona ermiş bulunuyor. 

Ne kargası,  ne imtihanı , şeklinde soru yönelten  bazı arkadaşlar  bulunabilir. Olsun. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Herkes her şeyi sorabilir ancak  devlet başkanına  128 milyar liramız  nerede? Kimin cebine koydun?  gibi  sorular sormamalı,  itham ve iftiralarda bulunmamalıdır. Tutup da;

 -Her türlü soru sormak demokrasinin ( ? ) cilvelerindendir. İktidar olursan katlanacaksın , demişlerdi. 

Bizler şahsen bu  tür şaibeli, belgelere dayanmayan  soruları , iddiaları  asla  dikkate almadık, almayacağız. Nitekim bazı  hukukçu arkadaşlar  ;

-. Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir, demişlerdi de bizler onları haklı bulmuştuk. 

Bir hukukçular  sitesinde ,bir mizahçı arkadaşın,  kargalar meclisinde alınan kararların KHK hükmünde olup olmadığı hususunda görüş talep ettiğini bizzat bu gözlerimle  okumuş, bir diğerinde  bu kararların   üst mahkemede hukuka uygunluk denetimine tabi tutulup tutulmayacağı  sorular sorduğunu okumuş, mizahımızın geldiği seviye için hakikaten esef etmiştim. 

Bunu ve pencere kenarında gözlemlediğim  ceviz ağacında takılı naylon şerit  hadisesini   hikayeci bir arkadaşıma anlatmıştım.  

Hikayeci arkadaş bu surreal  hadiseden  iyi bir hikaye çıkartabileceğini düşünmüş olmalı ki, penceremin kenarındaki uçar kaçar mahlukatı beslemem için  bir torba tohumluk buğday  hibe etti ve    durmayıp  torbanın bir kısmını yırtıp mezkur  hububatı  pencere kenarına serdi. 

Kedilere yaptığı yardımlarla  sosyetemizin  sözde hayvan severlerine nal toplatan bu değerli üstad yaptığı hibeyle beni başından bağlamış bulunuyor.  

Hikayeciler tuhaf insanlardır. Olmadık olaylardan hikayeler uydurup  buna önce kendileri inanır, sonra da  temiz kalpli  saf, temiz kalpli  okuyucularına inandırırlar. Jüriler teşkil ettiğinde bunlara ödüller dağıtırlar. 

Mevzumuz bu değil. Şimdi bunları bir kenara bırakıp , sözü uzatmadan  hadiseyi hayvan hakları  düzleminde ele alıp; 

-Nerede kalmıştık şeklinde bir  soruyla ; 

 -Eee ..sonra?  diye soran arkadaşa cevap verelim.

Dikkatli ve meraklı okuyucular ,  salgın hastalıklarla, savaşlarla, doğal çevre afetleriyle allak bulduğu bir devirde penceremin  kenarında sözünü ettiğim bir hadiseye dikkate alacak kadir şinaslıkta bulunmuştu. 

Mezkur yazıda penceremin kenarında bir ceviz ağacının bulunduğundan , ağacın dallarının burnuma kadar uzandığından, ayrıca dallarda  takılı  duran  naylon kargo şeridinden, iki karganın bu şeridi  çıkarma   operasyonundan söz etmiştim.  Yazı , bir çok çevrede parmak ısırtacak güzellikte (?) görülmeli ki, hikayenin ikinci kısmı istendi. 

Hadiseyi uzun  zamandır  pencere kenarından  takip etmekteydim. 

 Bendeniz kargaların  bayağı  akıllı olduklarına , uzun yaşadıklarına, sosyal bir hayvan olduklarına , aralarında sohbet ettiklerine, mizah duygularının gelişmiş olduğuna,  hatta  bazı fıkralar anlatıp kahkahalarla güdüklerine  dair bazı ansiklopedik  bilgiler okumuştum. 

Bu bilgilerin bir gerçeği ifade ettiğine, bunu sosyal bir  takıntı halinde getirdikleri naylon kargo şeriti hadisesinde daha yakından müşahede ettim.

Bugün sabah  memurların mesai saatine başlamalarına  az bir zaman kala gene o iki karga  penceremin kenarındaki ceviz ağacına kondular. Bunlardan biri genç ,diğeri yaşlıydı. Dikkat ettim, yaşlı olanı bilge, tecrübe sahibi, kafasında saçları dökük, bir gözü kördü.  Bunlar elbirliğiyle naylon   şeriti daldan kurtarmaya çalışıyor, şerit dala yapışmış bırakmıyordu. 

Kör karga gün görmüştü, hayatın nice cenderelerinden geçmişti.  Kör karga , operasyonu kenardan yönetiyor, genç kargaya  bir yandan talimatlar veriyor, bir yandan da fiilen ve fiziken, gagasıyla, kanadıyla, ayaklarıyla operasyona katkıda bulunuyordu. 

Bu operasyonda benim de katkım olmuştu. Şerif iki dala yapışmıştı. Operasyonu kolaylaştırmak için daha önceden şeriti bir daldan kurtarmıştım. 

Kargalar  naylon şeriti  ceviz ağacının dallarından almak için hayli mücadele ettiler. Dallara zarar vermediler. Çevreci hayvanlardı.

Neyse...Eski insanlar menkıbelerinde tekrar ederler; hikayelerde zaman tez geçer, derler. 

İki karga sonunda muratlarına nail oldular. Şeriti  takılı olduğu daldan  kurtardılar. Şad olup sevindiler. Genç karga gagasına taktığı  naylon  şerit  ile  havalara uçtu, ardından kör karga onu takip etti. Kargalar  kahkaha  ata ata   Salacak tarafında bir yere doğru uçup     gözden kayboldular. 

Pencerenin kenarında oturup  bunları düşünürken, uyuya kalmışım. Rüyamda  Uçaklar Üsküdar semalarında  süpersonik seslerini açmış, alçaktan alçak pike yapıyor, fitnenin başı takkeli meczup ;

-Bombalayın ! sağ komayın! Eman vermeyin!  diye  sesleniyor,  ağaç dalları birbirine giriyor, yapraklar yerlere seriliyor, dallar kırılıyordu. Kargalar  birbiriyle çarpışıyorlardı.  Bir karga ;

- Gözüm gitti gözüm ,derken diğeri ;

-Kanatlarım kırıldı , kanatlarım  , diye ağlıyor, bir başkası da ; 

 - Babamız ağaca çarpıp yere düştü, diye feryat ediyordu. 

Takkeli meczup yandaşlarına  seslenip;

- Yakalanacağınızı anlarsanız camilerde itikafa girin diyordu. Sonra bir süpürgeye binip uçuyordu.   

 Uyandım saat sabahın onu ! Kan ter içinde kalmışım.  İşe geç kalacağım diye korktum. Elimi yüzümü yıkarken fark ettim bir gözüm kanlanmış. Bolca kolonya dökündüm. 

-Acaba covid-19 mu bulaştı, diye endişe ettim. Sonra ellerimi açıp; 

-Ya Rabbi, halimiz sana ayandır, bizleri bu  meczubun şerrinden ,covit-19 belasından kurtar diye dua ettim. 

Yüzümü yıkarken gözüm  takvime  ilişti.  ikibin yirmi yılının mayıs ayındaydık. Onyedi günlük tecritte atıp kalkıp rüya görüyor, rüya yorumu yapıyorduk.

Bir sabah postacı bana bir bilgi notunu tebliğ etti. Tebligata baktığımda  gönderenin kim olduğu yazmıyor ancak  karga hadisesine açıklık getiriyordu. 

Meğerse  kargalar, 15 temmuz’da hırsız FETÖ ‘nün uçak  saldırısında ağaçlara çarpıp düşen kargalardan birinin  yakınlarıymış. Sağ kalan eşin bir gözü kör olmuş. Genç karga ise oğluymuş. Kundakta  yetim kalan küçük karga da  karga dilinde ağlıyor, annesini istiyormuş. Babası olan kör karga ;

-Ağlama yavrucuğum , sana bir salıncak kuracağım, demiş.

 15 temmuzda  Üsküdar üzerine pike yapan Getö'nün uçakları  süpersonik patlama seslerinden    paniğe kapılan zavallı  anne kuş  bir ceviz ağacına çarpmış,  oracıkta  Çiçekçi camiinin  avlusuna düşerek  beyin kanamasından  son nefesini vermiş. Baba karga ise o gece bir ağaç dalına çarptığından  bir gözü  kör olmuş. 

Büyük oğlan, beyaz naylon  şeriti farkederek  babasına haber vermiş. 

Bu şerit küçük kara kuşa  salıncak içinmiş…

 Umarım uygun bir salıncak dalı bulmuşlardır.  

Gözümü yumdum, açtım.  Baktım , Çiçekçi durağında  bir adam otobüs bekliyor. Bu  ben miyim?

Ocağın altını kapattım mı?

Kapı anahtarı üzerimde mi?

 Penceremin kenarındaki   saksımda açmaya hazırlanan  küçük gül  seni suladım mı ? ..

<