DR.AKKAN SUVER

DR.AKKAN SUVER

GAZETECİ/YAZAR

Kıbrıs ve Akıncı

Müjgan Suver'le birlikte KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı'nın misafiri olarak Kıbrıs'taydık. Cumhuriyetin 35. yıl kutlamalarına da katılabilme imkanı bulduğumuz ziyaretimizde eski dostlarla da biraya geldik.

Otuzbeş yıldır hür, bağımsız ve istikrar içinde yaşayan Kıbrıs Türkü, güneyin akıl almaz hırçın politikasından dolayı bir türlü yan yana gelebilmeyi beceremedi görünüyorsa da, gerçekte sorumlu Rum kesimidir. Rumlar deyimi gerekirse Ada'nın iki sahipli oluşunu umursamaz bir tavır içindedirler. Ada'nın tamamının sahibi oldukları içgüdüsüyle davranışlarını sürdürmelerinin üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum. Özellikle de uluslararası platformlarda usanmadan bu konuyu dile getirmemizde yarar görüyorum.

Zira on dört yıl önce zamanın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kendi adıyla anılan planının güneyli Rumlar tarafından reddi üzerine ''sadece bir formülün değil, çözümün kendisinin reddedilmesi'' olarak diye değerlendirdiğini unutmamız gerekir. Gene Kofi Annan buna neden olarak da, güneyli Rumların Kıbrıslı Türklerle yetki ve refahı paylaşmak istememesini göstermişti. Kofi Annan'ın değer ölçülerinin doğruluğu güneylilerin deniz altında bulunan hidrokarbon yataklarına sahiplenme pişkinliğiyle de kanıtlanmıştır.

Kendi coğrafyasında bağımsızlığı ve demokrasiyi bütün kurallarıyla yaşayan Kıbrıs Türkü dikkat ve özen içinde dış dünyaya yaşananları fırsat bulduğu her ortamda anlatmak zorundadır.

Otuzbeş yılın sonunda elimizde neyin olup, neyin olmadığına geldiğimizde ise gördüğümüz manzara hiç de iç açıcı değildir.

AB üyeliğine sırtını dayamış güney kesimi herhangi bir zihniyet değişikliği göstermeden ve taraflar arasında ortak bir vizyon oluşturmadan yıllardır sürdürdüğü oyalama taktiğini sürdürmektedir.

Cumhurbaşkanı Akıncı bunun farkındadır. Görünen odur ki, tahammülün, sabrın ve iyi niyetin de bir sınırı vardır.

En basit değerler içinde; Kıbrıs Türkünün güven içinde insanca yaşama hakkına, ülkeyi birlikte iki eşit statüde yönetme imkanına sahip olmadıkça Cumhurbaşkanı Akıncı'dan bir şeyler beklemek abesle iştigaldir.

Kıbrıs'ın iç politika aktörlerinin dış yorumlarında Cumhurbaşkanının elini kuvvetlendirmelerinde de büyük yarar görmekteyim.

Zira dış dünyaya iç dünyanın hesapları ile yaklaşmanın ne kendilerine ne de Kıbrıs Türkü'ne bir yarar sağlamayacağının şuuru içinde olmaları gerekir. Muhalefet kendini Ada sınırlarının dışına taşımamağa özen gösterirse bundan kazançlı çıkacak olan Kıbrıs Türkü'nün kendisi olacaktır, inancındayım.

Bu inançla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu'nun 35. yılını kutluyor, Fazıl Küçük'ten Rauf Denktaş'a, toprağa düşen Kıbrıs Türk'lerinin yüksek hatıralarını saygıyla anıyorum.

<