KAYIT DIŞI EKONOMİNİN GELECEĞİ..
Dünyada yoksullukla mücadele görevini üstlenen Dünya Bankasını, rotu çıkmış, bir araca benzetebilirsiniz. Çünkü, hiçbir fonksiyonu olmadığını kanıtlayan verilere bakıldığında, dünya ülkelerinde yoksulluk hızla ilerlemektedir.
Küresel ekonomilerde bile para tuzağından kurtulup, üretim, istidam ve gelir dağılımı politikalarında hep “taviz” ön plana çıkmaktadır. Üretim maliyetlerinin artması, kaçak işçi çalıştırmaya, kaçak ara malı kullanmayı, vergi kaçırmayı teşvik ediyor.
Türk ekonomisinde “mayın” olarak görülen kayıt dışı ekonomi sorunu, önü görünmeyen bir yolda gidişi körüklemektedir. Çarkın nasıl işlediğini sık sık gündeme getirmekteyiz.
Kayıt dışı ekonomi denildiğinde, vergi kaçakçılığı akla gelmektedir. Yasadışı sektörler ve belgeye bağlanmamış ticaret aktörleri, gizli ekonominin kaynağını oluşturuyorlar.
Devletin hesaplarına yansımayan mal ve hizmet üretiminin kayıt dışında kalmasıyla maliyenin vergi yükü, vatandaşın, dar gelirlilerin üzerinde toplanıyor.
Vergi kayıp ve kaçakçılığı, bugün Türkiye’nin en büyük sorunudur.
Maliye, reel bütçe açığını kapatmak için havadan, sudan gelirler elde etme peşine düşünce, yapılan zamlarla geçim derdi, mucize hale gelmiş oluyor.
Maliye, “uçan kuşu” görse, dolaysız vergi denilen gelire zıplayarak atılıyor. En kolay yolu seçerek topladığı vergileri “dolaylı vergilere” yüklüyor. Toplumun tüm kesimi, “Kayıt dışı ekonomi” yüzünden, açık enflasyon hedeflenmesinin mağduru haline getiriliyor.
Türkiye’de “kayıt dışı ekonomi” kavramının son derece yaygın olduğu biliniyor. Kayıt dışındaki vergi kaçağı devletin istihdam politikalarını da küçültüyor. Kurumlar “sudan bahanelerle” yağdan kıl çeker gibi zamlar peşinde koşuyorlar. Yer üstü ekonomisi, yer altı ekonomisi, aile ekonomisi, kredi kartı ekonomisi, kent ekonomisi, telefon haberleşme ekonomisi, elektrik faturası ekonomisi, trafik ekonomisi, hamamda ter atma ekonomisi, hastane ekonomisi, ilaç ekonomisi, gök delen inşaat ekonomisi derken vatandaş, tırtıklanan zamlarla bölünen ekmeğinin, hangi “Ekonomi Kapsamına” gireceğini düşünüyor. Genelde:
Ekonomimizin yıllık seyrini ve sonuçlarını hedeflerinden saptıran olayın kümelerini hesaplarken akıl tutulması yaşayanlar, hangi gezegende bulunduklarını çözmekte zorlanıyorlar. Bunun cevabı şu olmalıdır:
Toplumun tüm kesimlerinin katıldığı kapsamlı bir “kayıt dışı”lıkla mücadele stratejisi oluşturulmalıdır.
Yasalardaki çelişkiler düzeltilerek ele alınırsa, kayıt dışı sorunu çözüme yaklaştırabiliriz.
Hükümet, kalkınmayı tabana yaymak için teşvik paketleri yayınlamaktadır. Ancak, nüfusun eğilimine göre aşırı tüketimin de kısıtlanması gerekmektedir. Eli açık vatandaşların “bol kepçe” tutumu, devleti de borçlanmaya itmektedir.
Ortada işsiz var, fakat hiç suçlu yok.. Ekonomimizin en büyük desteği milli paramız olmalıdır.
Ekonomik kaynaklarımızı boşaltanlarla zengin Türkiye’yi fakir duruma düşürmeyelim.
Özetlemek gerekirse, ülkemiz AB (Avrupa Birliği) kâbusundan kurtulmalıdır. Artık, Avrupa Birliği, kuruluş amaçlarının çok gerisinde birbirlerini kınayacak duruma düşmüş bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinin Akdeniz bölgesinde hakimiyet kurmak isteyen üye devletleri, utanç bataklığı içinde yüzmektedir.
Ekonomimiz büyüdü diye iftihar ederken reform yapabilecek gücü elimizden kaçırmayalım. Doğru düzenlenmiş bir plan ile kayıt dışı kaybolan gelirleri, devletin bütçesine dolduralım.
Bir milletin yükselişini mali disiplin ve kurallar hazırlar.
Yatırım hamlesi devam ederken musluktan sızan damlalara karşı da onarımcı sınırlarımızı belirleyelim..
Türkiye, bu geleneği denemelidir.