KARAYOLLARINA ÖDÜL YAĞMALI..
Kış aylarının karlı günleri yaklaşınca gözlerimiz yerle gök arasında dolaşır durur. Mutlaka metroloji kaynakları, kar beklentisini ulaştırmakta gecikmemiştir. Güngörmüş aile ocaklarında, deneyim sahibi yaşlıların anlatmakla tüketemedikleri anıları daha çokça dillenir:
“Nerede o kışlar?”.” Bizim zamanımızda çatılardan salkım buzlar sarkardı. Yollardaki kar örtüsü göbeğimize kadar uzanırdı. Kar küreklerimiz vardı. Kapı önlerinden açtığımız yollar siperlere benzerdi. Sobalarımızın kırmızı alevleri, odunların çıtır çıtır sesleri, duygularımıza asude geçen günlerimizi işlerdi.
Mevsimin soğuk yüzü, kardan en fazla etkilenen yörelerde, ızdırapların da kaynağı olurdu. Hastalık ve doğum sancıları çekenlerin ulaşım yollarıyla olan sorunları, ekranlara yansıyınca yüreklerimiz kavruluyor.. Bitip tükenmeye görüntüler bunlar.. Karayolları karla mücadele ekipleri, ölümle boğuşarak hizmet verirler. Nedense, kışın bu savaşçılarına, devletin herhangi bir kademesinden, onur ve teşvik plaketi verildiği görülmemiştir. Tek şarkıyla ünlenen bir şarkıcıya, fındık kabuğunu doldurmayacak ciddiyetten uzak marifetlere törenler düzenleyen, övgüler yağdıran bir anlayış farklılığı yaşanıyor. Hamam tellaklarına kadar plaket verildiği sözleri yaygındır. Özetle, ödül törenlerinde yanlış bir sonucu ulaşırsanız, iltifatını saygının dışına taşırsınız.
Toplumun yadırgayacağı bu hataların inatla sürdürenlerin listesi kabarıktır. Şimdi, şöyle diyor olabilirsiniz. Olumlu şeyleri farkedip onlara odaklanmayı öğretmeliyiz. Ama, kimlere? Enerjisini öfkeyle tüketenlerin doğru bir iş yaptığını söyleyebilir miyiz? Çalıştığı işiyle ilgili tatminsizliğini anlatan kişinin dürtüsel patlamalarının önüne geçebilir misiniz? Mantıksız ve gerçek dışı düşünce taşıyanlara empati yöntemini kullanmayı becerebilir misiniz? Yoksa:
“Bu adamların ruh sağlığı bozuk..” der geçer misiniz?
Kızanla kızmayan arasında ne derece kontrollü bir insan olduğumuzu merak edenler, Sayın Devlet Bahçeli’nin siyaseten yüklendiği son görevine biraz ilgi duymalarını öneririz. Kızmaya hazır kişiler toplumumuzu kuşatmış durumdadır. Bu düşüncelere bir tartışma getirmek daha uygun olur. Sakinler, kimler, kızgınlar kimler? Uyumlu ve uyumsuzluk hali depresyonun nedeni olabiliyor.
Ruhsal sıkıntılar, çözümün kaybolduğu durumlarda ortaya çıkar. Geçim kaynağını kaybeden insanın çaresizliği uzarsa endişeleri onu bunalımın kucağına çeker. Sözü uzatmadan şöyle bağlayalım. Su ve ekmek ihtiyacı karşısında mantıki tepki, mükemmeliyetçi düzenin altına yerleştirilmiş dinamite benzer. Eskiden toplum içecek su sıkıntısına karşı büyük tepkiler verirdi. Yaşantımızın derinliklerinde ruhsal bir problem yaratan şey, evlerimizdeki musluklardan çıkan:
“Tıısss..” sesiydi. Günlerce, haftalarca bir damla su akmaz, yerine musluklardan devamlı “Tıısss.. tııss..” iniltileri duyulurdu. Sahne komedyenlerin halkı güldüren gösterileri buna dayanırdı. Zaman geçti, kurutulan musluklardan sular gürül gürül akmaya başladı. Hayatın iyi tarafları bunlardı. Gün geldi, “musluk tııssss”ları komedyenlerin dilinden düştü..
Ama, ne hazin ki hiçbir problemin ve acının olmadığı bir evrende yaşamıyoruz. Kötümser tahmin edilen gelecekler hiçbir vakit süreli olmuyor. Dün musluklar öyleydi, bugünde ekonomimiz:
“Tııısss..” sesi veriyor gibilerden, olumsuzluklara odaklananlar görülüyor.. Sayın Devlet Bahçeli, bir parti lideri olarak, ruhsal sağlığın bozulduğu fikrin topluma açılıyor ve durum testi yapılmasını öngörüyor..
Bize göre sonuç şöyle olmalıdır: “Toplum düşüncelerindeki hataları düzeltmeyi öğrendikçe, bireyler kendisini mağlup edici depresif çalkantılara kapılmaz..
Değerli ve değersiz kavramı insanlara uygulanmaz.