KALEMİM KONUŞTUKÇA / BİZ HERKESİ ELEŞTİRİYORUZ. BİZİ KİM ELEŞTİRECEK ?..
Metin Bademli’yi tanımazdım. Meslektaşımdı, yalnızca adını bilirdim. Kitaplarımdan birini, nereden bulmuşsa, okumuş tebrik için geldi ve bana spor dünyamızla ilgili “Düdüklü Mafya” adlı kitabını hediye etti. Okudum, çok beğendim. Ayrı kulvarlarda koşmamamıza rağmen, üslubu, yürekli cümleleri hoşuma gitti, aşağıdaki mektubu yazdım.
Sayın Metin Bademli
Değerli Kardeşim,
Eline, beynine ve kahraman yüreğine sağlık. Kitabını zevkle, keyifle ve zaman zaman da imrenerek okudum. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini ayırmış, herşeyi mükemmel değerlendirmiş ve “gazeteci milletine asla güvenme” diyebilecek öz eleştiriye bile mertçe ulaşabilme seviyesini ve büyüklüğünü göstermişsin. Seni kutlarım...
Ne kadar haklısın. Önceki akşam bir kokteylde, nasıl kulaklarını çınlattım, bilemezsin. Biz niye bu kadar küçüldük, minnacık bir sosis, bilye kadar bir köfte ve bir duble rakıya satılıyoruz... Yazıklar olsun...
İnan bir kez daha şaşırdım. Akbabalar, bizimkileri bir görseler, utançlarından leşe daha edepli üşüşürler...
Neyse, Aziz Kardeşim,
Artık eskisi gibi iyimser değilim, üstelik bundan böyle onurlu ve mesleğine aşık gazetecinin, kolay kolay gazetelerin başında görev alacağını sanmıyorum. Ruhunda bu mesleği amatörce yaşatmayanlar, ne olurlarsa olsunlar, bir gün bizim gibi idealistlerin başarılarına gölge düşüreceklerdir.
Ülkedeki herşey gibi bu nadide meslek de erozyona uğramış durumdadır.
Yine de biz, elimizden geleni ardımıza koymadan, kendi çapımızca yazmaya devam etmeliyiz. Hiç olmazsa gelecek nesiller, satırlarımızdan ne kadar haklı olduğumuzu anlayabileceklerdir. Bu da, bize yeter...
Sevgiler, Aziz Kardeşim.
Engin Köklüçınar
Niye bu mektubu yayınladım, biliyor musunuz?
Kendimizi tanıyalım. Aynada yalnız dış yüzümüzü seyretmeyelim, iç dünyamızı da görelim diye...
İç dünyamızı hiç sormayın. Mesleğimizin kutsallığından koptuğumuz gibi, birbirimizden de koptuk. Kendimizi eleştirecek cesaretimiz bile yok. Bir meslektaşımı görmek için bir daveti dört gözle bekliyorum. Şimdi tek ümidim var. Meslek kuruluşlarımızın bir bahane ile bizi yanyana getirmesi...
Konuşa, konuşa yanlışlarımızı bulacak, ne yapmamız gerektiğine birlikte karar vereceğiz.
Bu toplumu yönlendiren ünlü birçok gazetecinin tanımadığı, belki de tanımaya değer bulmadığı Yusuf Ziya’nın ilk sayfalarda yazdığım o müthiş sözünü izin verin tekrarlayacağım;
“Gazeteci, gözlerinde kalbi görünen adamdır. Onun içyüzünü, hergün sayfaların dış yüzünde seyredersiniz.”
İşte o zaman gazetelerimizin dış yüzünde, rakip gazete sahiplerinin devlete attıkları kazığı;
Ülkenin eğitime ihtiyacı varken, tv programlarında boy gösteren ünlülerin (!), kaç kişi ile yattığını, servetini, villalarını;
Üç tane türkücü ile beş tane mankenin apış arası problemlerini;
Dün vatan haini ilan ettikleri politikacının bugün nasıl vatan kahramanı olduğunu;
Okuyamayacak ve seyretmeyeceğiz...