İşte Bizim Milli Takım
Lucescu cesaret fukaralığından mahallenin bıçkın abisi olma rolüne
soyunmuştu. Öyle ya...Garip bir 11'den hatta gole ihtiyacımız olduğu anlarda bile
Burak ve Enes'i düşünmeden Cenk'i öksüz bırakmıştı Romen teknik adam Ukrayna
önünde.
Terim'le bile çift forvete hasretken, nihayet zaferi getirmenin anahtarının risk
almak olduğunu hatırlamıştı hoca. Kadronun falsoları Topal ve Cenk'in yerleriydi
Eskişehir'de. Bereket versin Cenk santrafor olduğunu her hatırladığında Burak'ı tek
bırakmadı üçüncü bölgede. 5'de Kovacic'in sert şutu, 9'da Vida'yla direkten dönen
top tüylerimizi diken diken etse de, 10'da Cenk'le golü yapamasakta takım
Cumartesi'nin şokunu atlaşmış gibiydi. En azından Ukrayna maçına göre daha bir
takım görüntümüz vardı. İlk çeyrekte Hırvatlar solumuzdan, yani kendi sağlarından
Kovacic ve Vrsaljko'yla gelirken Caner hala bayram tatilindeydi gibiydi.
Hırvatlar bize baskı yapıp oyunu geriden kurmamızı baltalarken, bizse onlara
karşı bu kadar keskin olamadık onlara oyun kurdurmamak adına. Modric'le her an
alıp başlarını gidecek gibiydiler. Bu arada fark edildi ki Lucesu Şenol hocaya
özenmişti. Cenk sağ kanatta Kaan Ayhan'ın önünde orijinal kanat oyuncusu olmadığı
için ağır aksak bir şeyler yapmaya çalışırken, Hakan 4-2- 3-1'in göbeğinde serbest
dolaşımdaydı. Acaba son çeyrekte Çalhanoğlu-Tosun yer değiştiremez miydi Pravic-
Vida ikilisini şaşırtmak adına. Kaan'ın gayreti yerindeyken Lucescu Mor-Ünder
ikilisinden birini Ayhan'ın önüne koyup Cenk ya da Hakan'dan birini feda edebilecek
miydi bakalım ikinci yarı başlarken?
Orkestra Şefi: Luca Modric
İkinci yarıya Lovren ve Perisic'in kafa yoklamalarıyla başladı Hırvatlar. Bizse
hala Kaan Ayhan'a partner bulamamıştık. Çalışkan oyuncu kimliğindeki Kaan'ın
soldan attığı sert şutla yokladık Hırvatları. Sonra Burak'ın kafasına oturtamadığı topta
heyecanlandık az biraz da olsa. Modric'in ekürisi Rakitic yoktu belki ama Hırvat orta
sahasını tek başına organize ediyordu Luca. Perisic'e verdiği pasdsngol gelmese de,
Modric'e ekstra önlem almamız gerekecekti sanki ilerleyen dakikalarda. Her an bir
tehlikeyi kıvılcımlayabilirdi ufaklık.
Gol Oğuzhan'ın mı Cenk'in mi?
Mor nihayet oyundaydı. Kaan öne taşımaya çalıştığı ataklarında artık yalnız
kalmayacaktı. Herkes Mor'dan bir şeyler beklerken sahneye Çağlar çıktı. Golün ilk
halkası oydu çünkü. Mandzukic'in olası tehlikesini savuşturmuştu genç oyuncu.
Oğuzhan şutunu Hırvat kalesine füzelediğinde sert vurmuştu ama Subasic topu
bloklayamayınca Cenk'in son dokunuşu filelerle buluştu.
Peki Nasıl Kazandık?
Lucescu öncelikle doğru kadroyla sahadaydı. Çift forvetle oyuna başlamak ne
kadar doğruysa, Cenk'in sağda takımı kanatsız bırakması bir o kadar da yanlıştı.
Neyse ki Cenk içeriye doğru kat edince Burak da yalnız kalmamış oldu. Takım hırslı,
coşkulu, arzulu ve kazanmaya odaklıydı. Lucescu kariyerine yakışanı yaptı ve risk
alarak korkmadan oynattı takımı. Şu Luca Modric gibisini bir gün bizde bulabilirsek,
inanın çok şeyi hallederiz orta sahada topu ileriye taşımak adına. Hırvatların saha içi
teknik direktörü gibiydi adeta Real Madrid'in dinamosu. Kabustan uyanıp yine rüyaya
daldık bu zaferle. Bakalım yolun sonu bizi nereye sürükleyecek?