SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / ŞAŞILACAK ŞEYLER..

Çare belliyse sorun; sorun olmaktan çıkar. Önümüze çıkan pek çok sorun, aslında iki ana gruba ayrılır. Birincisi mekânsal, diğeri yöntemseldir. Mekanda türeyen sonraları “Mantar Tarlası”na benzetenlerin haklılık payı yüksektir. Çünkü mantar yayılan ve nemle beslenen bir bitki türüdür. Zehirli olanlarını ayırt edebilmek için bazı ipuçlarından yararlanmak gerekir. Esasta hafif pembemsi olanları zararsızdır; tadı da lezzetlidir.
Doğrusunu söylemek gerekirse, televizyon ekranlarımızı, mantar tarlasını andıran yorumcular, zırva şeyleri ısıtıp ısıtıp ekrana getiriyorlar. İlginç ve yararlı konularda bile budalaca sunumlar yapıyorlar. Yüz hatlarını göz yoluyla beynimize kaydettiğimiz “Mantar Tipli İnsanlar” beyinlerimizin içine “hizipçilik” işliyorlar.
Kötümser açıdan bu eğilimlere dikkat çekmek istiyoruz.
Kötü gidişi bunlar hızlandırıyor.
Televizyonlarda açık oturum entelektüellerinin ilerici, aydınlıkçı imajları giderek  yargılanıyor. İzleyicilerin dikkat süresini algılama hatalarıyla ziyan ediyorlar. Şahsi fikirlerin ötesine geçip, siyasal sloganları gündeme taşıyorlar.
Hergün vatandaşlarla siyasetçiler arasında “ayrımcılık ve hizipçilik” aşılanmaya çalışılıyor. Bu nedenle, ülkenin muhtaç olduğu istikrar korunamıyor.
Eleştirilerle dolu sosyal bir yapının figüranlarıyız. Devletten iş ve aş bekliyoruz. Beyin dokularımıza kadar işleyen hizipçilik duygularının baskısı altında, çevremize kötümserlik yayıyoruz. Her işimizi alt kademede değil, üst düzeyde halletmenin alışkanlığına kaptırmışız kendimizi. Bütün isteklerimizi, dilekçelerimizi, üst makamlara taşıyoruz. Devletin çalışma birimlerine inançlarımız, tükenmiş gibi bir izlenime sahibiz.
Vatandaş en basit sorununu bile devletin sırtına yüklemiş.. Devlet bu yükü çekemeyince, beynimizin içine aşılanan hizipçilik ruhunu devreye sokuyoruz.  En ufak rütbeli memurdan en yukardaki amire kadar, tonla eleştiriler gönderiyoruz.
-Devleti sahiplenmeden devleti aramaya çıkıyoruz.
-Devlet nerede?
-Devlet, dondurmacı külahında değil ki, içimizdeki alevleri söndürsün, ferahlatsın. Bırakın, çevrenizdeki her olayla etkilenmeyi!.
Güncel nedenler, iş hayatı, ev hali, geçim derdi, hepimizi bunalımların kaynağında tutmaktadır. Sosyal ve siyasal gerilimlerin kırılma noktasını, devlet değil, vatandaşın içindeki “boşluk” yaratmaktadır.
Kaderini kafasında şekillendiren insan yapısının beyni hizipçilik illetine bulaştırılmışsa, birbirleriyle çekişen bir toplum manzarası önümüze çıkar.
Uçaklar otomatik pilota bağlanınca ineceği meydanları şaşırmaz.
Televizyonlara çöreklenen çapsız yorumcuların yörüngelerine girmezseniz, devlet sizin bilinçli varlığınızdan işbirlikçi, kaliteli bir düzeni oluşturma çapına erişir.
ŞAŞILACAK ŞEYLER..
Son derece hiddetli bir kadın, gözlerinden alevler saçarak, bir gazetenin Yazı İşleri Müdürünün odasına hışımla girdi:
“Sosyete haberleri sayfasının sorumlu yazarını görmek istiyorum, dedi.”
Kadın, daha da bağırarak tehditler savurdu:
“Kendisine bir çift sözüm var..”
Yazı İşleri Müdürü sakin bir şekilde: “Biraz bekleyeceksiniz hanımefendi dedi.” Az önce kendisine iki çift sözü olan başka bir bayanla, ilk yardıma kadar gitti. Biz de merakla bekliyoruz..”

 

<