İŞİN İÇYÜZÜ / POTSDAM'IN İKİNCİ YÜZÜ SURİYE'Mİ?
Suriye’de ateşkes konusunda Cenevre süreci başlatıldı. Devletler hukuku, Suriye işbirlikçilerinin etkisi dışında kaldı. Savaşın demeyelim de, Suriye alanlarında devam eden kanlı çatışmaların güdümü üzerinde, her şey arap saçı gibi karışık.. Bu coğrafyanın petrol gücü biliniyor. Kurşunlar uçuşmaya başladığından beri, tarihten gizlenen bir gerçek yeni yeni şekilleniyor.
Ateş yumağı haline gelen Suriye’nin içinde ve çevresindeki çatışmaların analizini yapanlara, hafızalarını tazelemelerini öneririm.
Dünyaya egemen güçlerin, Cenevre’de kurdukları ateşkes masasının bir ayağı noksandır. Şimdi, yeni bir resim diplomasi masasının üzerine konulacaktır. Bir ülkenin var olması, ya da birkaç yapıya dönüştürülmesi eylemine geçilirse, bu şaşkınlıkla karşılanmasın.. Yeni düzenleme neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır.
Dünya siyaseti askerler tarafından değil, politikacıların mantığıyla saptanır.
İkinci Dünya savaşından sonra, egemen güçlerin “Potsdam Konferansları’nda belirledikleri çıkar haritalarının üzerinde günlerce kalem dolaştırıldı. Stalin, haritada yayılma eğilimleri gösterdikçe, Churcill oyalamacı tavırlar takınıyordu. Savaş sonrası güven sıkıntısı yaşanıyordu.
Tarihi kayıtlara göre, Hitler Almanya’sının kayıtsız şartsız yenilgisinden sonra Avrupa Haritasını çizecek olan Amerika, Rusya, İngiltere, Berlin yakınlarındaki Potsdam’da müzakere masasına oturdular. O masanın da dört ayağından biri noksandır. Amerika’nın kafasındaki tilkinin kuyruğu olan İngiltere, masanın noksan ayağını Rusya’ya çaktırmamak uğruna, bütün kurnazlıkları deniyordu.
Aslında o tarihte (17 Temmuz-2 Ağustos 1945) Potsdam Konferansında, Ortadoğu dahil olmak üzere, barış düzeni altında Dünyanın Sınırları çiziliyordu. Savaş bitimi sürecinde, Amerika Başkanı Roosevelt öldüğü için ülkeyi Truman, İngiltere’yi Churchll (Konferansın yarısında parti seçimlerini kaybettiği için) yerine İşçi Partisi Lideri Başkan Element Attlee, Rusya’yı ise Stalin temsil ediyordu.
Stalin, zaferin gücüne dayanarak İtalya’nın sömürgelerinden pay koparmaya çalışıyordu. Akdeniz ve Kızıldeniz kıyılarına inme niyeti gösteriyordu.
Stalin, zaferin gücüne dayanarak İtalya’nın sömürgelerinden pay koparmaya çalışıyordu. Akdeniz ve Kızıldeniz kıyılarına inme niyeti gösteriyordu. Daha beteri vardı. Rusya, Boğazların Türkiye ile kendi kontrolü altında bulundurulmasında ısrarcıydı. Amerika, Boğazlar konusunda sert bir tutuma girerek bunu engelledi. Fakat Stalin, Ortadoğu bağlantılı İran-Irak ve Asya’nın bazı topraklarına da göz dikmişti. Almanya’nın yarısını ve Polonya’yı sahiplenmişti.
Hırs yüklü Rus liderinin gözü doymuyordu.
Başkan Truman, müzakere masasının bir ayağını, Amerika’nın uzun vadeli çıkarlarının aracı olarak kullanma konusunda hep paravan fikirlere sığınıyordu. Stalin’e büyük bir güç gösterisi hazırlıyordu.
Savaş sonrası Amerika-Rusya süper güç olarak ortaya çıkmıştı. Diğer devletler, bu iki ülkenin etrafında kümeleşmişti. Truman, müzakerelerden beklediği sonuca ulaşabilmek için kafasındaki planla, Stalin’e gözdağı vermeye hazırlanıyordu.
Hemen açıklayalım ki, Amerika test denemeleri tamamlanan atom bombasına sahip bulunduğunu konferansın bitimine doğru açıkladı. Stalin, dehşete kapılmıştı. Amerika’yı yenilmez bir güç olarak karşısında görüyordu. Toplantıdaki ısrarcı tavırlarını hemen değiştirdi. Böylece, Potsdam’da şekillenecek yeni haritanın hatları, barıştan sonraki dönemlerde düzenlemek üzere gizli kayıtlara alındı.
Stalin, Potsdam konferansından sonra memleketine dönünce, bilim adamlarına nükleer bomba çalışmalarının hızlandırılması talimatını verdi. O günden beri bu iki müttefik ülke, soğuk savaş paravanları arkasına girerek sahnede, dünya barışına hizmet eden aktörler gibi davrandılar.
Tarihi Potsdam Konferanslarına ait tutanaklar, belgeler, hatta sırlar, kuşkusuz gizli niyet okuyucularının bilgisinden ve mantığından uzak değildir. Biricik egemenlik süperlerin elinden oldukça, daha pek çok ülke birbirleriyle tokuşturulacaktır.
Süperlerin kafa dokusunda dinler, ırklar, mezhepler, kavimler hepsi bahane..
Postdam’daki fotoğrafın bir benzeri Cenevre’den çıktı. Maksat, dünyanın paylaşım haritalarının görüşüldüğü masanın noksan ayağını monte etmek.. Şimdi bu planla, geleceğin cevher yatağı, altın, uranyum madenlerinin saklı bulunduğu topraklarda, sınır haritaları düzenlemeleri için “ayak oyunları” girişimleri sürdürülecek..
Bunun kokusunu hisseden Türkiye, kimseye pabuç bırakacak bir gafletin içinde görünmüyor.
Putin ise, tilki avının izlerine kapılmış gidiyor.. Bahtını zorluyor. Belki de, vaktiyle Postdam’da Stalin’e karşı uygulanan “avutma sürecini”, avantaja çevirme peşinde..
Amerika’nın “ilerde görürsünüz dediği (B) planının” benzerleri, Potsdam Konferansının, 70 yıl önceki kayıtlarından ipucu verebilir..
Heyyy, Amerika!. Çevir kazı yanmasın.. Dünya uyanmasın..