İŞİN İÇYÜZÜ / POLİTİK ZEKALI BİR MİLLETİZ..
Geçmişi sırtlayarak yaşadığımız güne geliyoruz.. Yollarımıza döşenmiş güllerden, yeşilliklerden, maviliklerden geçiyoruz. Yaşadığımız zamanların curcunası içinde, dünyanın kaç bucak olduğunu görerek günü kapatıyoruz.
Yarın yeni bir gün doğacak.
Diye, geleceğe yelken açmaya hazırlanıyoruz..
Güne başlarken “Aklı karışık” bir toplumla yaşadığımızı fark ediyoruz. Kendimizi kaygı dolu bir yaşamın içinde buluyoruz.
Çevremizdeki “akıl karıştırıcılar” havaya bırakılan balonlar gibi tepemiz de dolaşıyorlar.. Hemen ömrümüzle kıyaslıyoruz. Varlığımız, yokluğumuz, balonun içinde ki hava gibi boşalınca tükeniyoruz..
Ömrümüzün kalan sürecinde neyin iyi olduğunu anlamaya bile vakit kalmıyor. Bütün kötülükler çevremize duvar gibi örülmüş bir tandırı andırıyor.. Ateşlerin üzerinden kıvılcımlar uçuşuyor..
Ortadoğu ve sınırlarımızda, hatta yöreye yakın iç kısımlarda ölümcül çatışma vuruşma devam ediyor.. Kardeş kanı akıyor..
Öbür yanda, pahalı ürünleri alırken kendilerini moda ve ticaret dünyasının soyluları olarak görenlerin gözleri borsaların panolarında..
Toplumsal ayrımcılığı topun ağzına sürenler, aramızda nifak fişekleri atıp, sokaklara çıkıp eylem yapmak isteyenleri peşlerinden sürükleyen provakatörler köşe başlarını tutmuş. Herkes, heryerde Kuzu Postuna bürünmüş birer kurşun asker.
Nelerin nelerden türediğini görmeye devam edelim. Siyasiler hep halk kitlelerini kandırıyor.. Ekonomistler, Türkiye’nin çaresizliğini yazarak halkı kötümser duygulara bulaştırıyor.. Ülkenin durumu “ ne, nedir” tedirginliğine sürüklenmiş..
Merkez Bankası faizleri indirmemekte direniyor.
Para politikasının gereği olarak faiz engelinin aşılması için Merkez Bankası baskı altında tutuluyor. Yabancı yatırımcılara kıyak yapılıyor.
Gelelim aktif piyasaya.. Bu alanda at koşturanlar Büyük alış-veriş mağazaları oluyor.. Artık, sayılarını akılda tutamayacak kadar açıldılar, yayıldılar.
Gariban küçük esnaf bu hegomanyada ne yapsın? Semt ve Mahalle esnafının tezgahları suskunluk yaşıyor. Siftahı günbegün unutan esnaf kesimi var..
Ekonomimizin karnesinde bunlar yazılı.
Siyasi partilerin tutarsız çekişmelerine kendini kaptıran halk, kendi ekmeğinin ufaldığını görmüyor bile..
Herkes, devlet adamlarının kafasından geçenleri okumak derdine düşmüş..
Akla, mantığa sığmayan türlü senaryoları üretme pervasızlığına kapılarak manyakca davranışlarla, bunları özel bilgiler diye piyasaya sürüyorlar..
Aslı olmayan zırvalamalara yemin etseler başları ağrımaz. İnsanın,
“Ne çok politik zekalı bir milletiz, diyeceği geliyor.
Şimdi, kehanet okuyan “Laf Tetikçilerini” bir tarafa bırakalım. Toplumun kafasına ipotek koymuş olanları, bir anlık “deliliğe” kapılmış sayalım..
Ama, akıllılar hep “parazitler” arasında, kuzu gibi mi yaşayacak?
“Gözlerin konuştuğu dil, her yerde aynıdır..”
Bir toplumda “Yutturmacılık” salgın haline dönüşmüşse, bundan çıkan sonuç yıkımdır.
DÜRBÜNÜN TERSİ
Şu dört şeyi bir araya getirin: bir kibrit kutusu, bir dürbün, bir timsah, bir cımbız..
Dürbünün ters tarafından baktığınızdan, küçücük görünen timsahı, cımbızla yakalar, kibrit kutusuna koyarsınız..