SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / OYUN, OYNAMAKLA BİTMEZ Kİ..

Teknolojik ve endüstriyel gelişmelerin yaşandığı bu çağda toplumların modernleşme süreçleri “Terörizm akımlarıyla” delik, deşik bir kevgire çevriliyor. Her toplum çağın bu belasını belirli şiddetlerde yaşıyor.. Bedeli oluk gibi akan insan kanları oluyor.
Türkiye’de ise terörün “Yedibaşlı canavarı”, bu ülkenin kutsal topraklarını barınak seçmiş.. Hain saldırılarla eylemlerini sürdürüyorlar. Hangi hesabın peşinde oldukları belli.
Millet bu vatan toprakları üzerinde oynanan  kanlı oyunların içyüzünü biliyor.. Milletin bünyesine yerleşen terörizm, bir “veba mikrobu”ndan daha öldürücü saldırılarını vahşet boyutunda sürdürüyor.
Ankara Garı’nda milletimiz, tarihin en korkunç terör olayını yaşadı. Bombalı eylem sonucu, sadece Türkiye değil, bütün insanlık bu acımasız terörü lanetledi.
Şu hale bakın; bir tarafta gelişen çağ, modernleşen toplum, endüstri devrimini yaşayan ülkeler sonra, bütün bunlar, kendi kendini kemiren terör belasının “kuşatması” altında; her kanlı eylemin sonucunu şöyle tartışıyor:
“Kim yaptı, neden yaptı?”
Dilimiz varmıyor ama; acaba dünyamızı “Terörizm devrimine” hazırlayan karanlık odaklar, içinde bulunduğumuz yüzyılı, kanla mı şekillendirmek istiyorlar?
Geçmiş yüzyıllara bir göz atalım. Yüzyılların hangi akımlardan geçtiğini san’atçı kimliğiyle açıklayan Ahu Antmen’in kitabından bir bölüme değinelim:
“Endüstri devrimi’nden sonra tümüyle yeni bir çehreye bürünmeye başlayan dünya hiç kuşkusuz 19. Yüzyılda tanık olduğumuz sanatsal değişimlerin başlıca nedenidir. Endüstriyel kapitalizmin gelişi kentlerin giderek büyüyüp gelişmesine yol açmış, yeni ulaşım iletişim araçlarını beraberinde getirmiş; bir önceki çağda belki hayal bile edilemeyecek yenilikler insan yaşamına bir yandan yeni kolaylıklar, öte yandan beklenmedik yan etkiler getirmiştir. Endüstri devrimi sürecinde buharlı lokomotif, fotoğraf, elektrik ışığı, otomobil, sinema filmi, röntgen, sentetik boya, buzdolabı, dinamit, telefon..
Devam eden süreçte, 20. Yüzyılın başında radyo, uçak gibi yeni keşifler eklenmiş, gündelik yaşamı ciddi bir biçimde etkilemiştir.
Karl Marx ve Friedrich Engels’in “Komünist Manifesto’su ve ardından Marks’ın “Kapital”i, Endüstri Devrimi sonrasında modern toplumların ekonomik altyapısına ilişkin gözlemleri ve öngörüleriyle yeni düşüncelerin tetikleyicisi olmuş, toplumsal hiyerarşilerin sorgulanmasının yolunu açmıştır. Sigmund Freud’un bilinç altı kuramı insan yaşamının cinsel dürtülerden kaynaklanan bilinmez bir yönüne ışık tutarak, ruhsal yaşamın derinliklerine ilişkin bir pencere açmıştır.” 
Şimdi gelelim, modernlik deneyiminin yaşandığı çağa.. Teknik arayışlarla geçen yeni değişim süreçlerinde “Ay fethedilmiş” ve uzay arayışlarında başarılı bir yol izlenmiştir. Ekonomilere güç kazandırılmış, dünya pazarları genişletilmiştir. Refah tabana kadar indirilmek istenmiştir. Ancak, barış birlikteliği bir türlü kurulamamıştır.
Füzeler, akıllı silahlar, insansız istihbarat uçakları, sanayi devlerinin envanterinde yer alırken başka araştırmalar da gündeme girmiştir. Mars gezegeninde suyun izlerine rastlanılmıştır.
Fakat asıl büyük felaket haberini ulaştıran bilim adamlarının tesbitine göre dünya; inanıp, inanmamak arasında bir bocalama dönemine girmiştir.
İnsan neslini kurutabileceğine dair sözü edilen asıl konuyu düşünmek; terör kadar korkunç bir geleceğin yaşanacağını hafızalara yerleştirmek olacaktır.
Evet, terörle yaşadığımız çağ, dünyanın su kaynakları kurutacak, küresel ısınma ise, buzulları çözecektir.
Terör musibetini dünyanın başına saran karanlık güçler, kafalarının içindeki planları karanlık noktalara taşırken, besledikleri insan kanının içinde önce kendilerin boğulacağını görmeli ve anlamalıdır.
Türkiye’nin görünmeyen gücünün, “Sabrının” içinde bulunduğunu anlamak istemeyenler, yeri geldiğinde bütün bir milletin “Sıkılmış yumruk” gibi bir araya geleceklerinin hesabını iyi yapmalıdırlar.
Olaylara “Mazeret Kılıfı” hazırlamakla vakit öldürmeyelim.
İstiklal Marşımızın ilk satırı, tüm milletlere ilan edilmiş bir uyarı mesajıdır.
Yalnız bir noktada yanılmayalım. Terör musibetini üzerimizden atsak bile, karanlık odakların daha ileride “Küresel ısınma” fitnesiyle, ülkeleri birbirine düşürecekleri asla unutulmasın..
Oyun, oynamakla bitmez ki..

<