İŞİN İÇYÜZÜ / NEDEN BEN, NEDEN SEN?..
İnsanlar, yaşam enerjilerinin büyük bir kısmını, kafasında beslediği boş hayalleri uğruna tüketir. İnsanın, yaşamın akışına uymaktan başka bir alternatifi yoktur. Herkes, yaşamın görünen yüzüyle ömrünü sürdürür. Her şeyi mevcut durumundan daha iyi hale getirmek amacı, kişiye göre bir yaşam biçimidir.
Bilinmelidir ki, her strateji, masum isteklerden doğar, gelişir.
Dünyanın olası kahredici sonuçlarına karşı direnerek, yarınlara sorunsuz girileceğini ummak hatalı olur. Korktuğumuz şeylere odaklanırsak, yaşamla barış içinde olamayız. Yaşamın gerçekleri iyi okunmalıdır.
İnsanlığın bugün, yaşadığı acılar ve dramlar karşısında, ayırımcı fikirler taşıdığı bir ortamın sancılarını yaşıyoruz.
Yaşamları üzerinde olasılık taramaları yapanlar, sürekli kafalarının içine bir şeyler sokmaya çalışıyorlar:
“Neden ben.. Neden sen?..”
Yaşamın adaletsizliğini öne sürüp, size ters gelen şeyler hakkında, kötümser duygulara kapılabilirsiniz.
Akla hayale gelmeyen olumsuzluklarla herkes karşılaşabilir. Kendinize işkence yapan, farklı düşünceler içine düşünmeyiniz. Hayatın adil olmadığı yargısına kapılıp kalırsanız, kendinizi can sıkıntısından kurtaramazsınız.
Hayatınızın anlamını tartışacak duruma düşmüşseniz, şu gerçeği aklınızdan çıkarmayınız:
“Toprak her canlıyı eşitler.”
Toprağın altı, üstünden daha zengindir.
Herkes yaşamının görünen yüzüyle ömrünü sürdürmektedir. Fakirlikle zenginlik bu dünyaya mahsus şeylerdir.
Güzellik, çirkinlik, fakirlik, zenginlik gibi farklılıklar, yaşamın kendi içindeki kusurlarını örtbas etmez.
Dünya kurulduğundan beri nice zenginler, ünlüler, hükümdarlar, devlet adamları; toprağın üstünde kalanları, altına götürememişlerdir.
Yaşayanları, yada ölmüş olanları karşılaştırınız. Öfkenizin kabardığı anlarda kâinata suç yüklemek, kendimizi aciz hissetmeye yol açmaz mı?
Doğanın sunduğu yaşam şablonunun ötesine geçemeyiz.
Hepimiz piyasalarda, tedavüle sürülen parasal değerler gibiyiz. Ekonomik değerlerle yüklendikçe başka para birimleriyle yarışır dururuz.
Ekonomileri büyüten ve küçülten ortak özellikler budur.
Kazanılmış en büyük hazineler, kasalardaki paralar, insanlığın gelişmesine sürüldükçe, toprağın üstündeki sınıf farklılıkları ortadan kalkmış olur.
İnsan bedeni, enerjisinden sıyrılıp maddeye dönüştüğünde, toprağın altındaki tanımı yaşamın “ölüm” yüzüdür.
Toprağın altı zengini de, fakiri de eşitler.
Toprağın üstünde, öfkeli düşünceler taşıyan her insan, birbirlerine kızmayı alışkanlık haline getirdikçe, kimse toprağın altındaki gerçeği göremeyecektir.
Türkiye’de “yastık altı” zenginliklerine sahip her insanın yaşarken, toprağın üstündeki yükümlülükleri (0) hanesine takılıp kalmamalıdır.
Araplara dair söylenmiş bir sözdür:
“En güzel savaş, insanın kendi nefis ve ihtiraslarına karşı giriştiği mücadeledir.”
GÜLELİM BARİ..
Para hırsına sahip zengin bir tanıdıklarını çekiştiriyorlardı.
İçlerinden biri:
“O mu?..” dedi. Kahkayı bastı:
“Meteliğe kurşun atar..”
Arkadaşı hemen araya girdi:
“Yanılıyorsun” dedi. Kurşun atmaz, göbek atar..”
“Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.” (Bacon)