İŞİN İÇYÜZÜ 'KUŞ DİLİ'YLE' KOALİSYON FORMÜLÜ DENENMEZ..
Seçim sonrası kurulacak hükümeti şekillendirmek için vatandaşların hayal sınırlarlının zorlandığı bir ortamdayız.
Koalisyon modeli, herkesi bir kavram karmaşasına sürükledi. Hesaplara dayalı tahminler, çeşitli senaryolar, karşımıza yeni yeni televizyon yorumcuları çıkarıyor. Mangalda kül bırakmayanlar, komplo teorileri üretenler, yandaş fikirlerine budalaca yama yapanlar, fildişi kuleleri dikip duruyorlar. Bunları, hareket halinde sallanan bir geminin yolcuları gibi görüyoruz. Siyasetçilerin süre ölçen bir kuralı yok. Politikada hedefe, tek adımda yaklaşanı göremezsiniz. Ortada, yaygın heyecanlara ve heveslere bulaşmış görünenlere ise sakın aldanmayınız. Onlar döner dolaşır gene aynı noktaya gelirler.
Parti Başkanlarının niyetlerini okumak, nereye varacaklarını kestirmek çok zor. Diyelim ki, herkes sahada bir futbol oynuyor. Önemli olan nedir? Takımı sahadaki pozisyonuna hazırlamak… ortada bir hakem var.. o da sağduyu..
İktidar olma sahasında zikzaklar çizen parti sözcüleri, ilkel güneş saatlerinden daha ileride değiller.. Yanlış kanıya kapılmayın. Hükümet aritmetiğine uygun pastayı masada bekletiyorlar. Sayısal çoğunluk elde edilince pasta paylaşılacak.
Blok partiler arasında uzlaşma konusunda “Kuş diline” benzer konuşmalar duyuluyor… Çocukluk dönemlerini hatırlayanlar, bu “kuş dili” konuşmalarının şifrelerini iyi bilirler.. İki kişi arasındaki çapraz ifadeleşme tarzı, bir üçüncü kişiyi meraka düşürürdü. Şimdi de, koalisyon partilerinin kimler olacağını çözme merakı, böyle bir safhaya girmiş bulunuyor.
Hükümet kurma modeli altında yatan temel prensip buharlaştıkça, parti başkanları da dilden dile düşmekten kurtulmuş olacaklardır.
Partiler, ortak çıkarlarını kavşakta planlamaya kalkarlarsa yol ayrımı görünür.
Geçit törenlerinde engellemeye takılırlar. Gelecek için ortaya anlaşılır bir resim çıkarmak isteniyorsa, pozisyon iyi kurgulanmalıdır. Gelecek ölçülemez. Sadece görüntülere göre mesafe ayarı yapılabilir.
Parti Başkanlarını, hükümeti kuracak koalisyon konusunda tedirgin edici uyarılar; seçenek davetiyeleri şekline dönüştü.
Seçim sandığına inandık. Milletin oyu, doğru olanı karşımıza çıkardı. Yaşamın, doğadan yana hazırladığı bir seçim sandığı daha var karşımızda. Çevreci uzmanlar, tehlike çanlarından söz ediyor. Acil çözümler beklenmezse, yakın bir gelecekte, bir milyondan fazla türün dünya üzerinden silinebileceği söyleniyor.
Temiz hava ve temiz su tükeniyor.
Oyumuzu, doğa için kullanma zamanı aşılmamalıdır. Vatandaşların ve parti liderlerinin öncelikleri, çelişen düşüncelerden kurtarılmalıdır.
Eh, sanırım ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Savaşlar, katliamlar dalga dalga yayılıyor. Küresel soğuma ve ısınma, endişelerimizi arttırıyor.
Politikacılar yaşadıkları iklimin farkına varmazlarsa, önlerini göremeyen kör durumuna düşerler..
Saklanbaç oyununu bilirsiniz. Saklandığımız yerler, perdenin arkası olmamalıdır. Siyasi güçlerin karşılıklı etkileşimin mantığı, “kuş dili” ne yapışık kalmasın..
Gol atılması için topun fırlatılması gerekir. Ama, gol yiyen taraf millet olmamalıdır. Milletin beklediği beraberlik gol’üdür. Liderlerin kişisel gurur ve eğilimleriyle devlet dibe çekilmemelidir.
Uzlaşma kültürü el sıkışmayı gerektirir.
(SİYASET TARİHİMİZDE
“BİR BİLEN” DİYE
ANILAN DEMİREL”İ
ÇOK ÇOK YAZACAĞIM..)
Not: Kalemimin üzüntüsü bitince başlayacağım..