SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / ESNAF, PİYASALARIN SİGORTASIDIR..

Türkiye’nin ekonomi ve siyaset hayatında, para politikaları üzerinde baskı grupları hep olmuştur. Ekonomiyi zor duruma düşüren bu hatalı hareketlerin bir tek izahı vardır:
Türkiye gene dolar üzerinden para oyunlarının içine çekilmiştir. Devletin ekonomik hedeflerini saptırmaya dayalı bu girişimlerin iç ve dış kaynakları olduğu unutulmamalıdır.
Şöyle bir hatırlatalım:
Kalkınmaların yoğunlaştığı dönemlerde, döviz politikalarında, devletin finans gücünü kısırlaştırma eylemleri ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda bütün iş adamlarımız, politikalarımız, para oyunlarıyla Türkiye’nin uçuruma itildiğini görürler. Para çok ürkek ve hassas olduğu için kriz ortamlarında, dümenin başında olmak isterler. Dış gruplarla ortak çıkarların birleştiği noktalarda, batının ekonomi tuzağı, ülkemize yerleşir.
Para soygunlarının tırmandığı yıllara bakalım:
Yıllarca, yanlış politikalar sonucu, üretmeden emisyon yolu ile piyasalara para pompalanırdı. Bunun ciddi sonuçları; fiyat yükselmeleri olurdu. Piyasadaki olumsuzluklar her kesimin istikrarını bozardı. Bunun da nedeni kurun dalgalanmasıydı. Gerçi kurların yükselmesi, büyük sıkıntılar getirse de bu süreç geçici olur.
Hükümetlerin önceki uygulamalarında, fiyat hareketlerini önlemek için bazı maddelere narh konulurdu. Bunun etkisinin ne olduğunu, dönemin sahne komedyenlerinin şarkılarında dinlerdik. Hele “kuru fasulye” üzerine düzenlenmiş esprili şakalara az mı gülmüştük!
Bunalımlı yıllarda döviz devletten alınmadan yurt dışına çıkılamazdı. Döviz fiyatları dondurulunca, haliyle piyasalarda darboğaza girerdi.
Zincirleme enflasyonların yaşandığı yılları unutmayalım. Beceriksiz uygulamalarla dış ticaretin geleceği ürkütücü olurdu.
Türk Parasını Koruma Kanununun iç piyasaları ne derece bunalttığı yahut körelttiği unutulmamalıdır.
Bir milletin sağlıklı parası, milleti duygular ve bayrak kadar kutsaldır. Bu gerçek halka benimsetilmelidir.
Bugünkü gibi, dolar karşısında iç ve dış kıymetleri farklı olan paramızın hastalıklı günlerinde bir çok hükümetler tükendi, gitti.
Türkiye’nin ekonomisindeki inişli, çıkışlı günlerinde sığındığı yer, yıllarca Dünya Bankasının kucağı (IMF) olmuştur.
Bugün gene geldiğimiz nokta oldukça kritiktir. Hükümet geç kalmadan önlemi bulmuştur:
“Tasarruf alışkanlığını halka yerleştirmek için dolara karşı bir eylem planı geliştirilmiş ve milli paramız cepheye sürülmüştür.”
Türkiye’nin başına gelenler:
“Acaba, bilmediğimiz daha başka sebepleri var mıdır?” sorusunu, milletçe düşünmemize yaramıştır.
“Ekonomi ilmine aykırı ve varsa milletin gözlerinin önüne seriliyor.
Cumhurbaşkanı’ndan Başbakana kadar, “Türkiye’de Türk parasını oturtmak gereği” üzerinde bir eylem planı harekete geçirilmiş bulunuluyor.
Dünyanın her yerinde para bütün malların hakimi olur. Bütün malları para idare eder.
“Niçin bu hale düştük?”  derken, yanlış para politikalarını takip ettiğimiz günleri unutmayalım. Devletler bize ticari kredi ve borçlu hesap açarlardı.
Piyasalarda çok büyük krizler yaşadık, katlanılması güç acılar sıkıntılar atlattık. Fakat, bütün bu dar boğazların aşılmasında, ilk sipere giren, ekonomik kasırgalara inançla göğüs gerenler, kimler mi olmuştur?
Türk ekonomisindeki zor günlerin sigortası, Esnaf ve Sanatkârlardır.
Her bunalımda millet, vatandaş; çarşılarda, alış-veriş pazarlarında esnafın ayakta duran, güleç yüzüyle karşılaşınca, panikten kurtulmuş, moral değerlerini bulmuşlardır. Hayat pahallaşınca, esnaf sattığı malın yerine ürün koyamayınca, halkın alım gücü zayıflayınca, iki kur arasında doğan karaborsacılık olaylarını düşünelim.
Türk lirasını pahalı dolara çevirerek yatırım ve istihdam gücüne büyük katkıları olan vatandaşlarımızın bu erdemli kişilikleri, büyük bir millet olmanın onur madalyası sayılmalıdır.
Esnafa sağlanan acil kredi ve işsizlik ödenekleri konusundaki desteklerle de, “piyasalarda esaretin” önleneceği düşünülerek, doları azdıranların yüzleri kızartılmalıdır.
“İşte, bir Türk Atasözü: Güven sağlamanın en iyi yolu bir şey yapmak ve ne olursa olsun o şeyi iyi yapmaktır.”

 

<