SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / EĞİTİLMEYE HOŞ GELDİNİZ..

Yaşamın ilginç beklentilerini kurcalayanlar, topluma muhteşem malzemeler kazandırıyorlar. Bir şeyleri ortaya atma mekanizmalarını hızla harekete geçirenlerin son marifetlerinden birine daha şahit olduk.

Çocuklarımızı okutan, onları eğiten öğretmenler de sınavdan geçirilmiş. Sonuç parlak değil.. Öğretmenlerin aldıkları puanlara bakılırsa, öğrencileri için “gırgırlık” bir tablo ortaya çıkıyor:

“Başarısızlık!.”

Bunun olağan bir sonuç olmadığını söylemek zorundayım.

İnanın bana. Eski okul günlerime döndüm. O, eli öpülesi öğretmenlerim, daha orta okul ve lise dönemlerinde, kafalarımıza üniversite bilgilerini işlerlerdi.

Buradan şu sonucun çıkarılmasını hatırlatıyorum:

“Eğitim bir devlet politikası haline getirilmedikçe, farklı zamanlarda farklı şeyler yanyana dizilir, kaybolan güzel değerler gelir birgün sırıtır. Bir şeyler ters gittiğinde yolumuzdan dönecek değiliz. Ama, geçen zaman, “ayıplı” bir geleceği ortaya çıkarırsa, bir adım eksik yolda takılır kalırız.

Kendinizi olayların doğal akışına bıraktığınızda geçmişe değil bugüne odaklanın..

“Eğitim Devlet politikasına oturtulmazsa ne olur?”

Doğru zamanda, doğru yerde olduğumuzun, her kim düşünürse, ortaya çıkacak gerçek şaşırtıcı olmayacaktır. İtiraf edelim ki:

“İktidarlara göre eğitim politikası uygulanmaz..”

Fransa ve İngiltere’de eğitim, devletin politikalarına göre düzenlenir. Eğitim kalıcı olduğu yerde kök salar. Yaz-boz tahtasına dönmez..

Türkiye genelinde 185 üniversite bulunmaktadır. Belki de son aylarda sayıları artmıştır. Mezun olan gençlerimizi küçümsemek anlayışla söylemek istemiyorum ama, elbisenin astarına baktığınızda, kumaşın kalitesi hemen fark ediliyor. Sohbet anlarında gençleri bilgi yoklamasından geçirenlerin müşterek sıkıntısıdır:

Fatih’in Hocasını sorduk. “Akşemsettin” diyemediler. Türkiye’de kaç nehir bulunduğunu daha doğru dürüst cevaplayan çıkmadı.

İşte gerçek bu.. Kimya dalında Nobel ödülü alan ilim adamımız Sancar’ın devlet eğitimiyle yetiştiğini söylersek, kimse “bahse” girişmeye kalkmaz inşallah..

Bir cümleyle dokunalım:

“Kendimizi kaybetme değil, kazanma yarınlarına muhtacız.”

Bir başka deyişle:

“Sorunların özünden sapmayalım; hepsinin özünü kavrayıp yola koyulalım.

FATİH’İN HOCASI

İstanbul’un fethi törenlerinde Fatih Sultan Mehmet, yanında hocaları Akşemsettin, Molla Gürani ve Molla Hüsrev olduğu halde, at üzerinde göründüler.

Törenlerin yapılacağı yere yaklaşıp durduklarında Bizanslılardan şehirli bir grubun ellerinde çiçeklerle öne çıkıp, kutlama yapmak istedikleri görülür. Ancak, şehri fethedenin, hocalar arasındaki gencecik Fatih olduğunu fark edemedikleri için çiçekleri Akşemsettin’e uzatırlar.

Hoca, hemen atının başını geri çevirerek Fatih Sultan’ı işaret eder:

“Padişahın ben değilim.” der. Fatih hemen seslenir:

“Ona gidiniz ona.. Padişah benim ama, o da benim büyük Hocamdır.”

BİR ALMAN ATASÖZÜ: “Çocuğu gideceği yolda çalıştır. Büyüdüğü zaman ondan ayrılmayacaktır.”

<