İŞİN İÇYÜZÜ ÇOCUK, BABANIN AVUCUNDA IŞILDAR..
Babalar Günü’de, zaman gelip geçmez. Her doğan çocuğun bir tane “canı kadar”
sevdiği babası olmuştur. Çocukluk çağında “baba kavramı”, minicik yüreklerin şefkat ve güç
kaynağıdır. Her çocuk, babanın kucağında, böyle bir duygunun bütün bedeninde dolaştığını
hissetmiştir. Hele minicik ellerini, bir babanın avucunun içindeki sıcaklığa alıştırdığında,
dilinin ucuna getiremediği bir “korumacılık” duygusunu yaşamıştır.
Hayat koşulları ve karakter kırılmaları sonucu, çocuklarıyla böyle bir bağlantı
kuramamış olan babalar da, bir hınç ve öfke aracı olmamalıdır. Onlar da, her doğumdan
sonra kucağına verilen kundaktaki bir çocuğa kalplerinin bütün köşesini açmışlardır. Bebeğin
kokusu onlara, kimbilir ne umutları hatırlatmıştır.. Ama yaşam böyle bir şey.. Birileri
doyumuna sevinecek, birileri “nasırlamış” duygularla kalacak..
Baba imajı, daima ailenin “direği” olarak simgeleşmiştir. Anneler kadar babalar da
fedakârdırlar. Doğduğu günden sonra, yılların bir uzantısında, kayıp babasının varlığını
karşısında bulan her çocuk, bu anları çılgınlık sevinciyle karşılamıştır. Yaşam, bu mucizelerle
doludur. Bu bakımdan, herkesin babası herkese özeldir.
Her yıl babalar günü kutlanır. Babamla ilgili anılara duygularımı yoğunlaştırırken birden,
duayen gazeteci, rahmetli Metin Engin’in bir gazete yazısına takıldım. Babamla ilgili tarihi bir
gerçeği gazetede yayınlamıştı. Yıllar geçsede, kendime övgü payı çıkarmamak adına, bir adım
uzak durduğum, babama ait bu yazıyı, duygusal ve etkileyici yanıyla sütunuma almanın bir
vefa borcu olacağını düşündüm. Ayrıca, vatan ve millet denildiğinde mangalda kül
bırakmayanlara karşı, asıl yurtsever bir babanın, ailemize bıraktığı “medarı iftihar” bir
maziyle, yüreğimi doldurdum. Çocuk, ananın kucağında büyür, babanın avucunda ışıldar.
İşte, Metin Engin’in 3 Temmuz 2010 tarihli Bizim Gazete’de yayınlanan babamla ilgili
öykünün kutlanması gerekli mesajları:
44 yıldan beri Basın Şeref Kartı sahibi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Gazeteciler
Sosyal Dayanışma Vakfı Başkanı Selami Turgut Genç’in babası İbrahim Kemal Gençağa,
1934’te soyadı kanunu çıkınca ne yaptı?
Atatürk devrinde Malatya Nafia Müdürü olan İbrahim Kemal; Malatya Nüfus İdaresine
başvurdu.
Karşısında ütülü pantolonlu ve kravatlı bir zat gören nüfus memuru, müracaat sahibini
dikkatle süzdü.
Ziyaretçi; “Osmanlı devrinden beri yüzyıllar boyu taşıdığımız aile ünvanını onaylatmak
istiyorum” dedi ve nüfus cüzdanını görevliye uzattı.
Görevli kişi eline kalemi aldı:
“Siz Gençağa ailesindensiniz. Bu soyadı artık geçerli değil”, dedi ve cüzdandaki Gençağa
lakabının “ağa” bölümünü kalınca çizdi.
“Genç soyadını taşıyacaksınız. Ağalık, krallık, imparatorluk, mollalık ünvanları artık
yok”, dedi…
İbrahim Kemal Genç, görevliye teşekkür ettikten sonra şu tarihi sözleri söyledi:
“Mustafa Kemal Paşa, vatanı kurtarmak için girişiminde Samsun’dan Erzurum’a uğradı.
Erzurum’da iken Malatya’nın Eğin ilçesinin 200 kadar atlı milis kuvvetini temsilen Paşa
hazretlerine Eğin halkı şifreli bir telgraf çekti.
Mustafa Kemal Paşa’ya: “Kumandanız altında bağımsızlık için 200 kişilik milis
gücümüzle düşmanla savaşmaya hazırız” diye destek verdiler.
2
Mustafa Kemal, 1923’te Cumhuriyet’i ilân ettikten birkaç zaman sonra, Millî
Mücadeleye katılan Eğin’lilerden 30 kişilik bir heyet 1934’de Ata’yı Ankara’da ziyaret etti…
Türk Milleti, Atatürk’e soyadını yeni sunmuştu.
Eğin’lilerin fedakârlığını, Atatürk unutmamıştı.
Eğin halkına şu tarihi mesajı verdi: “Bugünden itibaren Eğin ismi tarih oldu. Kasabanızın
adı KEMALİYE” buyurdu…