İŞİN İÇYÜZÜ / BU NASIL İNSANLIK?
Öğrenim yıllarının başında ünlü filozofları hep ezberimizde tutardık. Çağ değişti, filozoflar bilgin kişiler diye anılmaya başlandı.. Sonraları, bu bilgin kişileri, düşünürler diye tanımlamayı uygun görenler çoğaldı. Zamanla bununla da yetinilmedi. Üstün nitelikli insanları, fikir önderleri olarak topluma benimsettik.
Mantığın babası Aristo olduğuna göre, bizim kuşağımızda en önemli keşfi, insanların zihinsel yaratıcılığı değiştiriyor. İnsan aklı yeni bir fikre uzandığında mantık ve algılama yetisi, bir daha eski kalıplarının boyutlarını aşamıyor. Her gözlem yeni bir düşünce ve ilişki doğruyor. İnsan aklı dini bir kültüre uzandığında mantık ve algılama yetisi, bir daha eski kalıplarının boyutlarını aşamıyor.
Her gözlem yeni bir düşünce ve ilişki doğruyor.
Çağın siyasal, ekonomik ve kültürel sorunları üzerinde ürettiği fikirlerle tanınan yazar Turgut Fethi, mantığı doğru kullanma bilincini yaymak için uzun soluklu bir uğraş veriyor.
Türkiye’nin gündemine oturan belirli veya belirsiz şeylerin teşhisinde yanılmayan derin bir sezgi ve görüşe sahip kişiliğiyle, bir felsefe niteliği taşıyan kitaplarının haklı verilerini, adeta küllenmiş mütevazi bir mizaç taşıyor.
Öğretilerinden birinde diyor ki:
“İnsanlar bir gün, birbirlerini birbirlerine yabancı yapan nedenlerden kendilerini kurtarabilir, yahut bu nedenlerle düşmanlıkların gerekmediğini anlayabilirse, o zaman insan olmanın ayrıcalığının idrakine varabilir, gururunu da duyabilirler.”
Allah’ın üstün yarattığı, dinlerin “Mahlûk’u ekmel” dediği insan, diğer canlılardan farklıdır. Dinler, filozoflar, düşünürler, bilimsel teoriler ve araştırmalar, tarihi gerçeklerden dışlandığında acı, utanç verici sayfalar, toplumun önünde çevrilip duruyor.
Bugün Ortadoğu’da sahnelenen kanlı mücadelelerin, mezhep katliamlarının ve kundakçı stratejilerin temelinde oturanlar kimler? Binlerce mil uzaklıklardaki devletler, insanlar “Özgür doğar” beyannamesini kendi elleriyle dinamitlemiş olmuyorlar mı?
Sessiz analizlerini kitaplarında coşturan ileri düşünceli Turgut Fethi, uzun yıllar önce yayınladığı “BU NASIL İNSANLIK?” kitabında fikri tercihini şöyle yapmaktadır:
“İnsan Özgür doğar, ama ne kadarı elinde kalır?”
Beyin geliştirme yazılarıyla tanınan yazar Turgut Fethi’nin herkesin yaşam şablonuna girmesi gereken “Bu Nasıl İnsanlık” kitabından günümüzün olaylarıyla bağdaşan bir bölümünü sizlere sunuyorum. Altın nitelikli düşünce öğretilerine dayalı bu kitabın sonuç cümlesinde, yaşamı çirkinleştirenlere şu kanıt ulaştırılıyor:
Allah hiçbir şeyle insanlara zulmetmez. Fakat insanlar, kendi kendilerine zulmederler. (Kur’an: Sunuş Suresi-39)
Kitapta insan’ın insanlığa düşmanlığının ve Ortadoğu coğrafyasının kökenleri şöyle sentez ediliyor:
“ Ortadoğu çeşit, çeşit kavimlerin, milletlerin, devletlerin, ırkların, örf adetlerin, dinlerin, dillerin, mezheplerin, birbirlerini kuşatıp, karışıp, harman olduğu bir büyük yarımada ve onun etrafında oluşmuş apayrı bir dünyadır. Bu bölgede, binlerce yıldan beri göçlerin, istilâların acı rüzgarları esmiş, Asya’nın, Afrika’nın, Avrupa’nın insanları burada buluşmuş, burada yaşamış, burada ölmüşlerdir. O, bir tarih mozayikidir ki dünyanın hiçbir bölgesinde, bu kadar değişik, bu derece renklisini bulmak olanağı yoktur.
Ortadoğu hep dışarıdan gelenlerin egemenlik ihtiraslarını bilemiş ve bura insanın siyasi, sosyal, ekonomik gelişimi doğal, sosyal, tarihi yapıya uygun olarak şekillenememiştir. Bu bölgede şimdi, siyasi birlik kurulabilse, sosyal ayrılıklar sırıtacak, sosyal uyumda sağlanabilse, ekonomik faktörler farklılık gösterecek, o da tanzim edilebilse, mahallî örf ve adetler bütünlüğü bozacaktır.
Bu bölgede, insanları insanlardan uzaklaştıran itici hemen her şey mevcut olmasına karşı, insanlar insanlara yaklaştırıcı, birleştirici hemen, hemen hiçbir şey yok gibidir. Din, görünümde, birleştirici unsur izlenimini verir, gerçekte mezhep ayrılıkları ile, ileri düşmanlıklara varacak kadar ayırıcıdır! Müşterek dil Arapça, bu bölge insanını birleştirici rol oynayabilir mi diye düşünebilir, ama Arapça konuşmayan Müslümanlar ve Hıristiyanlar gene buradadır. Irk ta birleştirici değildir, bu bölgede bir araya gelmiş, aynı ırk mensubu toplulukları bulmak olanağı yoktur.
Peki Amerika’nın burada işi nedir? O ne aramaktadır? Aynı Amerika, Ruslar Macaristan’a girdiği zaman aynı Amerika, Ruslar Afganistan’a girdiği zaman, Birleşmiş Milletler kararı çıkarmağa yönelmemiştir de, niçin küçük bir Kuveyt için bunca şamata çıkarmıştır. Aynı Amerika, Tibet’te Çin müdahalesine de bunu yapmamıştır. Acaba aynı Amerika, Mozambik komşusuna saldırıp, toprak alsa aynı davranışta mı bulunacaktır? Yahut Çin Asya’da biraz genişlese gene böyle mi yapacaktır. Hayır. Çünkü, Kuveyt başkadır ve dünya petrol üretiminde önemli, çok önemli konumu olan bir ülkedir. Sonra, Ortadoğu da petrol üzerinde egemenlik kurmaya kalkacak her gücü karşısında olmak, Amerika’nın ve batının yüksek çıkarları gereğidir.
Dünya kurulduğundan beri hep büyük çıkarlar, hep büyük sözlerle kamufle edilmiştir. Bunun da başka türlü olması için bir sebep var mıdır?
Dünya insanı, artık maddi çıkarları önüne değil, gerisine alacak bir döneme girmelidir. İnsanı insan yapacak ve onu diğer canlılardan ayıracak başka ne olabilir?”