İŞİN İÇYÜZÜ / BERBER KOLTUĞUNDAKİ SIRLAR..
Berber koltuğunda traş süresince geçen dakikalar, ömrü tazeleyen anlardır. Berber koltukları çay seansına ayrılan zamanı anımsatır.
“Çay ki her derde deva,
Sanki ömre reva..”
Berber koltuğunun efsunlu bir çekiciliği vardır. İnsanların iç huzurunun doyum anları bu ortamda yaşanır. Koltuğa kurulup, berber önlüğüyle aynanın karşısına geçince stresiniz çözülür, hayata dayanma gücünüz artar. Yaşam baskısından kurtulmanın ferahlığı üzerinize yayılır. Bu koltuğa oturmakla yürek sıkıntılarınızın dağılıp gittiğini hissedersiniz.
Berberlik, insanlarla iyi ilişkilerin kurulabildiği bir meslek türüdür. Saç ve sakal kesiminin yapıldığı bu yerleri, bir “şifahaneye” benzetmek daha doğru sayılır.
Günümüzde kuaför, yahut saç stili, güzellik salonları diye adlandırılan berberliğin kökeni çok eskidir. Şimdi bunu, uzun yılların ötesinden ele alarak değerlendirelim. Kapılarında sinek girmesini önleyen renkli, boncuklu püsküller görülen berber dükkanlarının, içi lavanta kokulu olurdu. Aynaları aydınlıkla ışıldardı. Genelde, ötücü kuş kafesleri, bu mekanların duygusal atmosferini süslerdi. Bugün bile pek çok berber dükkanı, benzer eşyalarla geçmişin geleneklerini, izlerini taşımaktadır.
Berber dükkanlarının “şifa yeri” olduğunu bilen bilir.
Beynimizi, aklımızı taşıyan kafamızın saçlı örtüsünü, berberin elleri tanzim eder. Yaşam keyfini tarak ve makasla nağmeleştirerek haz kaynağından geçmesinin yolu bu esnada başlar. Dokunaklı sesler çıkaran makasın sık sık tarak üzerinde gezinmesini, piyano tuşlarındaki el hareketlerine benzetebilirsiniz. Olumsuz düşünceleri kovan makas tıkırtıları, ruhunuzu derin bir hazla yıkar. Daha sonra, berberin başı ovalama ve alnına doğru masaj durumuna geçmesiyle hissedeceğiniz keyif anları, hiçbir ödülle paylaşılamaz.
İşinin ehli berberler, bu hassas dengeleri iyi hesapladıkları için bir süre ağızlarını kapalı tutarlar. Bilirsiniz, müşterilerini konuşturma meraklısı oldukları için genelde berberler, bu hassas dengeleri iyi hesapladıkları için bir süre ağızlarını kapalı tutarlar. Bilirsiniz, müşterilerini konuşturma meraklısı oldukları için genelde berberlerin gevezelikleri meşhurdur.
Berberler, müşterilerinin koltuktaki keyifli traş anlarını sabırla kollayarak, konuşma fırsatını ele geçirdiklerinde tatlı gevezeliklere girişirler. Önce, tarakla makasın yaydığı efsunlu havayı azaltıp, çoğaltarak müşterilerinden sosyal dertler ve ülke yönetiminin gidişatından haberler, yorumlar duymak isterler. Müşteri, koltuğunda hipnoz etkisine ve meditasyon pozisyonuna geçmişse kılını kıpırdatmadan dinleyiş modunda kalır.
Günlük sıkıntılarını bir, birbuçuk saatliğini berber koltuğunda aşmayı düşünen, dükkandaki kanarya ötüşleriyle duygularının zenginliğine erişen müşteri bu kıvama girmişse, berber istediği kadar ötsün.. Herşey bir vızıltıdan ibarettir.
Diyelim ki, memleket AVM’ler, yani büyük alış veriş mağazalarıyla dolduruldu.. Semt ve mahalle esnafına geçim alanı bırakılmadı.. Üstelik, bütün halkımız “kredi” kartlarıyla aşırı tüketime ve borca alıştırıldı. Trafik kazaları felaketi azmış gibi, bunun peşine, bir de, kredi kartı kazazedelerini takalım. Berber koltuğu adama batmaz mı?..
Traşı yapılan adamın beyaz önlüğünde biriken saç kılları, berber fırçasıyla temizlenirken dükkanın dışındaki yaşam, kılıktan kılığa giriyordu. Anlık mutluluklar, berber koltuğundaki geçici rehavet anlarını kolluyordu.
Berber dükkanlarında mizah dergileri çoğunluktadır. Bunların da arasına özlü sözler, deyişler karışmaktadır. Şöyle ki:
“Önünde çok dert varsa küçük olanlarını, nimet varsa büyük olanını seç..”