İş arkadaşı
Batı’nın koç katımı kadın-erkek beraberliği, Hilal medeniyetinin asla kabul edemeyeceği, etmemesi gereken bir durum. Ama ne yazık ki, toplumun her yerinde, okulda, çarşı-pazarda, iş hayatında,toplu taşımada, hayatın her alanında kadın-erkek bir arada yaşayıp gidiyor toplum.
Çağdaş, muasır, medeni olduğunu ifade etmek için konuşmacılar, toplumda kadın ne kadar çok sokağa çıkarsa, toplum hayatının ne kadar çok alanında görülürse o kadar kalkınma olur diyorlar. Herkesin de bu tür konuşmalar hoşuna gidiyor.
Bazıları da kurnaz. Başka kadınlarla oturup kalkmakta bir sakınca görmüyorken, kendi aile bireyi kadınları mümkün olduğunca kısıtlıyor, insan içine çıkarmıyorlar. Hemen herkesin kafasında saklı bir saplantı var. Bize akraba-hısım kadınlar melek, başkalarının akraba- hısım kadınları kullanılabilir varlıklar.
Xxxx
Okul arkadaşlıkları, yolculuk arkadaşlıkları, servis arkadaşlıkları, toplu ulaşım arkadaşlıkları, mesai arkadaşlıkları derken iş arkadaşlıkları da çok sayıda karşımıza dikiliyor. İnsanlar burada birbirini tanıyor, duygusal yakınlaşmalar, bedensel yakınlaşmalar derken kimileri izdivaç ediyorlar. Mahallenin olmadığı bir toplumda evlilikler için verimli bir ortam.
Duygusal ve bedensel yaklaşımlar romanlara konu olacak kadar renkli.
Önce duygusal arkadaşlıklar binlerce hikeaye konusu.
Bedensel yakınlaşmalar ise toplumu kanser eden hallerin alanı. İstenmeyen ilişkiler, istenmeyen ceninler, helalara, cami avlularına, sokaklara, çöp bidonlarına bırakılıyor. Gazetelerin üçüncü sayfalarında bu tür vahşetler haber olmaya devam ediyor.
Xxxx
En çok inanan, Müslüman, dindar insanlara şaşıyorum. Bilhassa kültür-sanat faaliyetleri takibinde, icrasında, çeşitli dernek, vakıf çalışmalarında öylesine çok kadın var ki, yahu bu saatte, bu kadınlar neden dışarıda, neden çoluk-çocuklarıyla beraber değiller, neden aile ocağının sıcaklığında değiller diye hep düşünmüşümdür. Kimi zaman sözümün değeri olduğuna inan kadınları azarladığım da olmuştur.’ Git çoluk-çocuğunla ilgilen, burada ne işin var’ dediğim olmuştur. Ama bana hak verdiklerini ifade etmekle birlikte yine bildiklerini okumakta devam ettiklerini görüyorum.
Bu hanımların çoğunun arzusu bir koca bulmak, izdivaç edeceği erkeği tanımak, buna fırsat vermek. Ama her biri en şöhretlisine talip. Yıllar geçip gidiyor ve o kadınlar o toplantıların değişmez kişileri oluyorlar. Çok kişiyi dinledikleri için çok da kültürlü oluyorlar. Ama iman, inanç, ibadet, edep, takva zarar görüyor.
Xxxx
İş arkadaşlıkları ise tam bir cinayet. Erkek ve kadın birlikte iş kuruyorlar. Ya da erkek kurduğu iş yerine kendisine her konuda yardımcı olacak nitelikte bir kadını, ya da kadın iş yeri açmış yanına bir erkek ortak veya, müdür alıyor. Günlerinin 12 saatini beraber geçiriyorlar. Yetmiyor, iş toplantılarına da birlikte gidiyorlar, şehir dışı seyahatleri de birlikte yapıyorlar.
Ayetler, hadisler ne derse desin, onlar işin icabı birlikteliklerini sürdürüyorlar.
Xxxx
Millet kendinize geliniz. Namaz kıldığını gördüğüm insan iş yerinde mütesettir bir hanımla baş başa. O hanımı genel müdür olarak işe başlatmış. Bir iş hanında, bir yazıhanede, kimse çok gelip gitmesin diye de kapıyı kilitlemişler. Ya hu bunun İslam ile, iman ile, insanları sui zanna sevketmemek adına bir alakası olabilir mi?
Bir başka iş yerinde bir hanım ve erkeğin, akşamın geç saatinde, kapalı bir iş hanında, han bekçisi gitmiş, han kapatılmış, ama onlar iş toplantısını yapacaklar.
Şimdi bu insanlara nasıl anlatalım. Yaptıklarının İslam, iman, ahlak, edep, namus, haya ile alakası olmadığını nasıl anlatalım.
Bugün değilse yarın, ben değilse başkaları onlar hakkında sui zan besleyecekler.
Ey millet, ey insan kendine gel. Hilal medeniyetinden bu kadar uzaklaştıktan sonra haala Müslüman olduğunu sanma.