İnsana kutsal gerek
İnsan daha yaratılırken içine kutsal ihtiyacı konulmuş. İnsan kutsalsız yaşayamaz. Kutsal hakiki
olabildiği gibi sahte, suni, yapma, uydurma da olabiliyor. Ama her durumda kutsal, niteliği ne olursa
olsun insanın hayata bağlanmasına hizmet ediyor.
Belli günlerde belli mekeanları ziyaret etmek, belli günlerde belli kişi veya kişileri ziyaret etmek. Her
kes ne derse desin kimilerini kutsal bellemek, insanın fıtratında var. Asıl ilginç olanı şu: İnsana
Allah’tan, onun gönderdiği kitaplardan, son kitaptan, peygamberlerden, son peygamberden söz
edildiğinde çok da ilgilerini çekmiyor. Ama o ilgisiz insanlara ülkenin falan kasabasında bir ağaç
varmış, dallarında cinler oturuyormuş denildiğinde, oraya bir ziyaretçi akını başlıyor. Kutsala olan
meyil, temayül hakikatten çok batıla istekli oluyor her zaman.
Xxxx
İnsanda, iyi insanda, mükemmel insanda aranması gereken özellikler olduğu gibi, kötü insan
denilmesi için gereken nitelikler de bellidir. Neye göre bellidir? Değer yargılarımıza, milli, dini, ahlaki
kabullerimize göre bellidir. Peki, çevrenizdeki insanları bir gözden geçirin. Göreceksiniz ki, insanlar
hak arayışında, fazilet arayışında, hikmet ve kemaalat arayışında değildir. Efsanelere inananlar, hakiki
dine inananlardan daha kalabalıktır.
Neden?
Çünki Allah, Allah’ın dini, ahlak, milli değerler insana bir sorumluluk yükler. Bir şeylerin yapılmasını,
bir şeylerin de yapılmamasını öğütler. Bu da hiçbir şey yapmaya istekli olmayan insanlara sıkıntı verir.
Ama efsane öyle değil. Masal ve hikeaye öyle değil. Onlar sadece merak uyandıran ve bir kere
bakmalık şeylerdir. Ne ödülü vardır, ne de azabı.
Xxxx
Işıltılı insan zannıyla, ateş böceğinin ateşe koşması gibi koştuğunuz nice insanların aslında son derece
kötü, kutsalsız, inançsız olduğu söylendiğinde, millet ekseriyetince değerli bulunmadığı açıkça
gösterildiğinde, yine de onu kutsal bellemekte ısrar edenler arasında yer almakta direnebilir insan.
Bu tıpkı, Allah ve onunla bir arada inanılması, düşünülmesi gerekenlere değil de, efsane ve masallara
ilgi gösterilmesi gibidir. Tercih insanın hakkıdır. Ama efsaneyi, masalı, söylenceyi mutlu ederken,
hakikati, niteliği, hikmeti, sevgiyi mağdur ediyor olabilmek korkutucu bir durum olmalı. Ne olursa
olsun kutsal kutsaldır. Batılı da kutsal tutabilir insan. O da o kişiyi hayata bağlıyor olabilir. Sarsmamak
lazım. Onun kutsalı da o demek gerek. O yalan, kötü, şarlatan, Allah düşmanı olsa bile; madem ki
birisi, birileri onu kutsal bellemiş. Koy ver gitsin.
Xxxx
Ama Hak ve hakikat ne olacak, onun hatırı bütün hatırlardan daha değerli değil mi? Denilebilir. Evet,
Hak ve hakikatin hatırı bütün hatırlardan daha önemlidir.
Xxxx
Şarkıların söylediklerine çok takılmamak lazım. Kimi şarkılar icra edilir, okunurken duygu tellerine
dokunur, bazı yeni duygulara ebelik yapar ya, onu sizi anlaması gereken insana armağan edersiniz.
Ama muhatap, sizin gibi algılamaz. Onda aynı duygu ve duyuşlara hamile kalınmaz.
‘Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok’ derken bir şarkı, öteki ‘unutamıyorum’ diye tutturur. Bir
başkası ‘Ben seni unutmak için sevmedim’ der. Bir başkası da ‘Saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı’
der. Bir başkası da ‘Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim’, hayır ayakların olsun diye ….
Şarkıların dili ile yola çıkmak asla hedefe ulaştırmaz yolcusunu. Ama yine de insanın kutsalı duyguları
da var. Birine takmışsa aklını fikrini ona şarkılarla iletiler yapabilir. Yapar yapmasına ama kişilerin batıl
kutsalları da aynı değilse uyumlu bir münasebet gelişmez.