RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

İnsan, cahil ve zalim

Vahiy böyle diyor. İnsan çok zalim ve çok cahildir. Eski gazete vesikalarına bakıyor insan kimi zaman.
Kimler hangi gazetelerde yazmış, kimler günlük siyasetin peşine takılarak neler yazmış. Hemen her ay-
hafta estirilen rüzgearın önünde sürüklediği yazarlar, televizyon konuşmacıları neler yazıp-söylemiş.
Şaşıp kalıyorsunuz. Hiç birinin külli bilgisi yok, vicdanı yok, ahlakı yok, ilkesi yok. O gün gidişat
öyleymiş, öyle düşünmüş, bugün gidişat başka olduğu için başka düşünüp yazıyor ya da konuşuyor. Af
edersiniz. Düşünüp-konuşuyor- yazıyor söyleyişimden rücu edilmeli. Çünki hiç kimse düşünmüyor.
Gidişatın, batı lisanıyla konjönktürün ellere tutuşturuverdiği iki sayfayı asla geçmeyen ezberler var.
İşte herkes aldığı o ezber sayfalarına göre konuşuyor, yazıyor. Zaten iki yıl sonra ‘Sen şu konuda şöyle
demiştin’ denilse hatırlamaz ne dediğini. Hatırlarsa da ‘Eh o zaman öyle biliyorduk’ diyecektir. İnanın
bu bile yalan. Öyle bildikleri falan yok. Ellerine verilen ezber sayfaları onları öyle yönlendirmişti.
Xxxx
İnsan söyledikleriyle, yazdıklarıyla ne kadar vebal altına giriyor düşünmek ve ürkmek gerek. Ürkmek
de yetmez. Titremek gerek. Söylenen , yazılan her kelimenin hesabı var. En az cezayı gerektiren boş,
malayani kelimeler ve sözler. Yalanı ayrı, kasıtlısı ayrı, iftirası ayrı, ölçüsüzü ayrı, vicdansızı, ahlaksızı,
merhametsizi, zaalimcesi ayrı hesaba kaydediliyor. Günün birinde ölecek insan. Bedeni toprağa
gömülecek, ya da yakılıp külleri nehre, denize atılacak ama ruhu, nefesi, geçip gidecek geldiği yere ve
bekleyecek. Beden çürüyüp toprak olacak, ya da suyun içinde balçık olacak ama, onu ilk defa insan
bedeni olarak yaratan tekrar insan bedeni halinde ruhu giymeye görevlendirdiğinde kimsenin, hiçbir
şeyin emri tekrarlatma şansı yok.
Xxxx
İnsanın kendi beynindeki hafızası bir defter olarak kendisine sağ taraftan ya da sol taraftan
verildiğinde, her kes kendine şahit tutulduğunda gizli-açık yaptığı her şeyi, söylediği her sözü, yazdığı
her kelimeyi orada bulduğunda, o davranış ve söylemin kimlere ne kadar hasar verdiğini
gördüğünde…
Xxxx
Zalimler ölümsüz değil. Zulüm ebedi değil. Ebedi olan adalettir. Ebedi olan adaletin peşinde olmak
zor, çileli, meşakkatlidir. Yapmak, imal etmek, otamak, tedavi etmek, bina etmek, eğitmek,
yetiştirmek, üretmek adalettir. Yıkmak, imha etmek, zarar vermek, bertaraf etmek, yakmak,
savurmak, tüketmek zulümdür. Kolaydır, meşakkatsizdir. Zevklidir. Zalim zanneder ki, gücü
bitmeyecek, zalim zanneder ki, ölmeyecek. Güçlü olmanın hazzıyla zulüm ettikçe zulüm etme arzusu
kabaracak. Kimsenin kendisine hesap soramadığı yüz binlerce zalim gelip-geçti yeryüzünden. Firavun,
Deccal, Nemrut, İmparator, Başkan, Padişah, Şah ve daha niceleri. İsimleriyle meşhur olanları da var
zaalimlerin. Hitler, Napolyon, Stalin, Troçki, Lenin gibi. Saymakla bitmez zaalim, yaşadı yeryüzünde.
Ama hepsi de öldüler.
Xxxx

İnsan cahildir. Hiçbir şeyi uzun boylu hatırlayamaz. Hafızasına kaydedilir ama altta kalır her kayıt.
Hatırlanamaz bir anda. Şuur altı tahlili ile altta kalan bilgiler açığa çıkarılır. Gelgelelim insan, sadece
yaşadığı çevrede olup bitenleri algıladığı kadar bilir. Ama yeryüzü geniş. Aalemler içinde aalemler var.
Hiç birinden haberi olmadığı halde her şeyi biliyormuş gibi davranır. İnsan cahildir.
İnsan kendisine verilen belli ölçekteki gücü, yeteneği, bilgiyi, yapabilmeyi sınırsız sanır. Yıkmaktaki
başarısını yapmakta da gösteriyormuş gibi böbürlenir. Ölüm ona hiç gelmeyecekmiş sanır. İnsan
cahildir. İnsan zaalimdir. Zulmetmenin, hükümranlığın tadını aldıkça daha çok tadalmak için daha çok
zulüm yapar. Ama insana her şey sayılı, sınırlı verilmiştir. Verilenden bir adım fazla atamaz kimse.
Verilenden bir kelime fazla telaffuz edemez kimse. Zulüm yapabilmek için de insana verilen bir
mühlet var. O mühlet dolduğunda saray kapısında görülen yaşlı bir eşeğin gözyaşlarıyla dönüşüverir
insan.
Xxxx
Nuşirevan, dünyada adaletin timsali olarak anılmadan önce zaalimlikte, sınır tanımıyormuş. Saray
kapısında ağlayan bir eşek, hayvanların dilinden anlayan bir vezir olan Destur’a derdini anlatınca,
Destur bunu Nuşirevan’a, hikeaye edince; işte o an Nuşirevan’ın, zulümden adalete döndüğü an
oluvermiş.

<