'İNSAN BİR ORMANDIR'
'Masalcı' Grimm Kardeşlerden Jacob, hangi toplumca üretilmiş olursa olsun, halk şiirini 'doğal şiir', insanların yazdıklarını da 'yapma şiir' sayarmış.
Jacob Grimm (1785 - 1863), çok yönlü bir Alman kültür insanı; kardeşi Wilhelm Grimm ile birlikte masallar yazmasının yanı sıra dilbilim, halk bilimi (folklor) alanlarında yetkinleşmiş. (*)
Onun, 'doğal şiir - yapma şiir' ayrımına katılıyoruz.
Ama, bir 'şerh' düşerek:
Doğadan bütünüyle kendini soyutlamamış olan, görebilen, işitebilen, koklayabilen, sezebilen insan, kıvıl kıvıl coşku dolu bir cümbüşün, şölenin ortağı hâttâ kimi zaman öznesi olarak onu, varlığının her zerresiyle özümsemez mi!
Ve bu özümsedikleri(miz), şiirden sayılmaz mı:
YOL VER KENDİNE
Irmağın şiirinde balıklar oynaşıyor.
Yaşlı ağaçlardan kartal çığlığıyla
Söylence ağıtları yükseliyor ormanda...
"İnsan bir ormandır." dememiş miydi Oktay Akbal!
Bak, dinle...
Körpe fidanlar sevgilinin kulağına fısıldıyor,
Yaprak yaprak, yosun yosun, filiz filiz çiğdem hep meralar, çayırlıklar.
Elini uzat, okşa, yokla...
Korkma kopar, kokla.
Yenisi üzmeyecek sen çok isteyip de
Çaba, güç harcadıkça
Ve her birini, saygıyla yaklaşıp geri çağırdıkça.
Yaptığın yanlıştan
Dönmelisin bu arada:
Daha fazla zehir saçma
Ve zehirliye kucak açma
Fırsatı tanıma,
Yılanyastıklarına.
'Yerden göğe' haklı büyükbabamın öğüdüydü:
Engerekler ile
En gerekli'leri birbirine karıştırma!
Ki haziran göğü demir parmaklık olmasın kırlangıçlara.
Doğa doğaldır, sen de öyle kal;
İyilikler dengi dengine.
Yol ver kendine.
DİL YANLIŞLARIMIZ
* Son seçimlerin ardından, kimi hükümet üyeleri değişti.
Hükümet dedikse sözün gelişi; Cumhurbaşkanlığı dizgesindeki 'ithal' adıyla "kabine" (Fr. cabinet). Bu sözcüğün her üç hecesi de düz sesletilir.
Gelgelelim, her 10 haber sunucusu ve yorumcusundan dokuzu, sözcüğün orta hecesini uzatarak okuyor: "Kabiine"!
"Kabiile", der gibi...
* Dilimize Fransızcadan girmiş bir başka sözcük: "Şema" (Fr schéma).
Bir aletin, bir aracın veya bir biçimin ana çizgilerini gösteren çizim, demek olan "şema"yı, üst düzey bir siyasetçi, seçim konuşmalarında kerelerce şöyle sesletti:
"şemaa"
Oysa bu sözcüğün de her iki hecesi düz okunur.
DERENİN ALTINDA GEÇEN SU (!)
* Bir tv kanalımızın 4 Haziran günkü saat 13.00 haber bülteninde, Dışişleri Bakanlığı koltuğunu Hakan Fidan'a devreden Mevlüt Çavuşoğlu'nun hizmetlerinden söz ediliyordu.
Haberde şöyle bir anlatım dikkatimizi çekti.
"... Sonra, derenin altından çok sular geçti."
Tümceyi haberin sunucusundan işitmiş olsak bir anlık dil sürçmesi diyebilirdik.
Ama, ekrana vtr'den (dış ses) yansıtıldığına bakılırsa metin önceden hazırlanmıştı.
Üstelik, 'derenin altından suların geçmesi' mantıksızlığı, aynı günkü ana haber bülteninde yinelenerek ciddiyetsizlik sürdü.
Zaman içinde koşulların değişmiş olması, anlamındaki deyimin doğrusu, bilindiği gibi şöyle:
"Köprünün (köprülerin) altından çok su (sular) aktı (ya da geçti)."
'RESMÎ GEÇİT TÖRENİ' SAÇMALIĞI
* Çoğu basbayağı gülünç olan yazım ve sesletim yanlışları yapmamızın asıl nedeni, kökenbilim (etimoloji) merakımızın olmayışı. Son olarak 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda birçok medya organında, "resmigeçit"in, sözleşilmiş gibi "resmî geçit" diye söylenip yazıldığına tanık olduk.
Oysa, Arapça kökenli "resm", 'tören' demek; "resmigeçit" de 'geçit töreni' ya da 'geçiş töreni'. "Resmigeçit" (resm-i geçit) tamlamasında; hemen her sunucunun uzatarak söylediği 'i' harfinin, nispet 'i'si olmadığı için kısa okunması gerekir. Kimilerinin, zaten 'tören' anlamını da içeren tamlamaya ayrıca bir 'tören' daha ekleyerek "resmî geçit töreni" demeleri ise yanlışın katmerlisi.
Aynı biçimde, "resmî kabul töreni" de denmez; "resmikabul" diye okunur; "i" sesi uzatılmaz. Böylesine yaygın yanlışlara düşülüyorsa artık Osmanlıca ısrarından vazgeçip "geçiş töreni", "kabul töreni" dememiz yerinde olacaktır.
'TAVUK AROMALI' GIDA OLUR MU?
* Reklam slogan ve metinleri ise ayrı bir yazı konusu olabilecek denli 'vahim'.
Şimdilik şu yanlış örneğe değinmekle yetinelim:
Bir hazır gıda maddesinin sokaktaki afişini görünce gözlerimize inanamadık. Afişte, söz konusu yiyecekle ilgili şu bilgi (!) veriliyordu:
"Tavuk aromalı"
"Aroma", Latince kökenli bir sözcük.
Anlamı, 'hoş koku'.
Ancak, "tavuğun" ya da bu reklamda kastedildiği gibi "tavuk etinin" veya herhangi bir etin aroması olmaz!
Çünkü "aroma; 'bitkisel kökenli' bir yiyecek ya da içeceğin hoş kokusu" demek.
Reklamcı arkadaş, günümüzde tavuk da neredeyse bitkisel koşullarda üretiliyor, gibi bir bahaneye sığınmak isteyebilir!
Ona, bir bal reklamındaki şu hoş sloganla karşılık verelim:
Yemezler!
YANINDAN GEÇİRİLMİŞ!..
Aromadan dem vurunca...
Kuruluşu 1900'lü yılların başına uzanan, Cumhuriyetimizden de köklü bir helva üreticisi firmanın satış mağazasına gittik.Torunumuza badem ezmesi alma düşüncesiyle...
Satış görevlisinin bize uzattığı şekerleme paketinin üzerinde, 'badem aromalı' yazıyordu.
Görevliye, "Yoksa artık gerçek badem ezmesi satmıyor musunuz?" diye sorduk. Badem fiyatları çok yüksek olduğu için (kilosu 400 - 500 lira) sadece 'badem aromalı' olanını üretip satabildiklerini söyledi.
Geleneksel bir gıda maddemizin, içinde badem olmayan, 'bademin yanından geçirilip aroması koklatılmış' zavallı bir duruma düşürülmesi, istem dışı şöyle mırıldanmamıza neden oldu:
'Devlet insanı aromalı' devletlilerin Yeni Türkiye Yüzyılında (!) yaşadıkça kim bilir daha neler göreceğiz!
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Meclis'te şoke eden olay,
Anayasa'yla resmen alay;
Vekil seçildi ama mahpus,
Halk avukatı Can Atalay.
(*) "Yetkili" sıfatıyla sık sık karıştırılan "yetkin; gerekli olgunluğa erişmiş, kâmil, mükemmel" demek. "Yetkinleşmek" de "tekemmül etmek, olgunlaşmak" eylemlerinin eş anlamlısı.