ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

İKİNCİ KIRMIZI KART ŞENOL GÜNEŞ'e

Hiçbir teknik direktör böylesine bir maç öncesinde takımından bir oyuncunun daha 16. dakikada kırmızı kart göreceği öngörüsüne sahip olmaz. Güneş’in de kafasında böyle bir şey olamazdı zaten. Bayern Münich’e gibi bir takıma karşı karşı oynuyorsanız, oyuncularına vereceğiniz ilk taktiksel  emir, “Oyunun hangi anı olursa olsun sakın eksik kalmayalım” olur ancak.

Bu arada kimsenin Vida’yı suçlamaya da hakkı yok. Kim olsa aynı müdahaleyi yapardı. Faulü yapmasa gol olması neredeyse yüzde yüz gibiydi. 11’e 11 oynasanız dahi böylesine bir farkla maçın kaybedilme ihtimali varken 11’e 10’la oynanan oyunun ardından böylesine çılgın bir skorun gelmesi çok normal görülmeli. Beşiktaş’ın turu bu şekilde daha ilk maçda kaybetmesi çok üzücü ama diğer hayıflanılacak durumsa ülke puanlarının bir bir erimesi maalesef.

ESAS SUÇLU 18’de KAÇAN GOL!

Kırmızı kart’dan sonra gözler önüne serilecek nokta kenar yönetiminizin oyuna etki edecek kararlılığı gösterip gösterememesidir. Medel’in joker oyuncu olma profili Güneş’in kafasını fena halde karıştırmıştır. Stoper’i eksilen bir teknik adamın, kartın hemen ardından yedek klübesinde bekleyen üçüncü stoperini ısınmaya göndermesi ne kadar doğruysa, bu oyuncusunu oyuna almak için 2. golü yemeği beklemesi bir o kadar yanlıştır. Hatta Şenol hocanın tecrübesine yakışmayacak bir harekettir. Kırmızının 2 dakika sonrasında Love’ın kaçırdığı gol Güneş’i çaresizliğe iten esas pozisyondur. O pozisyondan sonra tecrübeli teknik adam; “Bu devreyi böyle idare ederiz” diye düşündü. Böylece ikinci kez yanlışlığa düştü.

Oysa ki hocanın uygulayabileceği 2 temel opsiyon vardı ellerinde takım bir eksik kaldığında :  

  1. Pepe’nin yanında uyumlu oynayan ve iyi müdahalelerde bulunan Medel’le devam edip orta sahaya Tolgay’ı alıp forvetten Love veya Talisca’yı çıkarmalıydı.
  2. Tosic’in maç eksiğine bakmadan oyuncusuna güvenip oyuna almalı ve Medel’i de maç başındaki pozisyonuna kaydırmalıydı. Böylesine hamleler için de Love veya Talisca’dan biri oyundan alınmalıydı.

Ancak Wagner Love’ın girdiği o gol pozisyonu Şenol Güneş’i oyuncu değiştirmeme konusunda ikna etti her nasılsa! Coman-Vidal-James-Müller ellerini kollarını sallayarak geçtiler orta sahayı. Keza Alaba ve Kimmich de öyleydi.

ATİBA: ŞİMDİ EMEKLİLİK ZAMANI!

Üstelik maça başlayan 11’lere bakıldığında Bayen Munich,  Beşiktaş’a göre hemen hemen 4 yaş daha genç bir ekipti. Almanlar 27.6, biz ise 31.4 yaş ortalamasındaydık. Üstelik orta sahada eski günlerinden bihaber olan, artık veteranlığa merdiven dayamış, yaş 35 yolun yarısı eder!,  Atiba kart sonrasında Queresma-Babel-Talisca-Wagner arasında tek savunacak olandı orta sahayı. Üstelik Talisca dışında diğerleri 30 ve üstüydü.

Bir eksikle Almanya’dan istenilen sonuçlarla dönmek mümkün değildi elbette. Ancak kırmızı kart sonrasında oyuna Tosic’i alıp orta sahayı tekrar rayına oturtmak, ilk golün yenilmesinin esas mimarı olan Atiba’nın yerine ikinci kırk beşe Tolgay’la başlamak kim bilir farkı aşağı çekebilirdi. En azından bu değişikliklerle farklı skoru düşürmek olasıydı.

Futbolda klasik bir soru vardır. Bir teknik adamın maçın skoruna yüzde kaç etki ettiğidir hep merak ed’len bu soru. Elbette golü teknik adam atmaz-yemez. Elbette direkten dönen topa teknik direktör bir şey yapamaz. Elbette takımın bir eksikle oyuna devam etmesinin sorumlusu koç değildir. Fakat böylesine bir maçda eksik kalan takımını yapacağı satranç hamleleriyle ayakta tutması gereken yedek klübesinde oturan lider kişidir. Takımı açısından böylesine negatif gelişen bir mücadelede alacağı kararlarla takımına yüzde yüz etki edecek olan takımın teknik adamıdır. Ancak Munich önünde Şenol Güneş’in takımına etkisi ve katkısı sıfır olmuştur. Yapması gereken değişiklikler ne yazık ki zamanında yapmakta geç kalmıştır. Dahası karasızlığıyla başına iş açmıştır.  

Umalım ki ikinci maçını kazanarak bitirsin Beşiktaş İstanbul’da. Hem kendi morallerini bir nebze olsun düzeltsinler hem de ülke puanına katkı yapsınlar.

<