İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

İDEOLOJİNİN GEÇERLİ OLANI VE TÜRKİYE YÜZYILI

Devir, “eski çamların bardak oldu” denilen devirdir. Yani artık sosyal, siyasal ve ekonomik hiçbir konu veya sorunun din ve etnisite ile açıklanamadığı bir modern devirdeyiz.

Bu dönemin yükselen ideolojisi, ya da toplumun ideali, modern milliyetçiliktir. Bu tür ulusal anlayış, din ve ırk ayrımı gözetmeyen, tasada ve kıvançta ortak olmaya koşullanmış yurt sever bir toplum olmak amacıdır.

İmparatorlukların yerini bıraktığı modern çağın devletleri, böylesi bir bilincin laiklikle gerçekleştirdiği ulusal devletlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti yüzyılı, vizyon sahibi büyük liderin öngörüsüyle gerçekleşen 20. Yüzyıldır. Dünyada ilk olan tam bağımsız ulusal bir devlet olarak kurulduğu asırdır. Hem bu, hem emperyalizme karşı kazanılan gerçek zafer nitelikleriyle “mazlum” milletlere umut ve idol olunduğu devirdir.

Ancak ve ne yazık ki tepedenci zorba dönemde kolayca edindikleri varsıl varisler; modern milliyetçilik ve ulusal devletçilik gerçeğini özümsemek için direnmekteler. Ve maalesef Türkiye, yıllardır bunun acılarını yaşamaktadır.

Saltanat döneminde din ve etnik sömürü ile alnı terlemeden varsıllaşan anlayış; teokrasi ve ümmet kavramlarını yaşama geçirmek için demokrasi nimetlerinden yararlanarak acımasızlaşıyor. Fikri tartışma kültüründen yoksun bir şekilde her konuya “nas” veya “ırk” kıstasıyla yaklaşıyor. Doğal olarak otoriter ve zalim olunuyor! Karşıt tepkileri tetikliyor.

Böylesi ortamlarda adalet, otoriterin ve zalimin sopası haline gelir. Burada umudunu yitiren yurttaşlar, kendi adaletini kendi var etmeye kalar. İmparatorluklar ve saltanatlar dönemindeki gibi; ya yurttaş “eşkıya” olur. Veya kamu görevleri ele geçirenler olarak devlet olanaklarıyla devlete “isyancı” olur. Nitekim 600 yıllık saltanat ve imparatorluk idaresi, bu sorunlar sonucunda emperyalizme yem olmuştur.

*****

Etnik ve laik karşıtı inanç anlayışı, modern milliyetcilik ve laik inanç aleyhine Türkiye’nin demokratik seçimlerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle 2003 yılından sonra halkın ayrıştırılıp ötekileştirilmesi, bir kural haline getirildi. Demokrasilerin olmazsa olmazı olan muhalefet, önemsizleştirilerek yok edildi. Buna rağmen 2023 seçimi öncesinde bir silkinme yaşanır gibi oldu. Sözün tam anlamıyla, canını dişine takan muhalefet, bir “ittifak” anlayışı içine girdi. “Kahrolsun istibdat, yaşasın demokrasi” deme cüretini gösterebildi. Fakat bu, inançsızların karanlıkta çalınan ıslığı olduğu görüldü! Devletin bütün olanaklarını kullanan iktidar, demokratik bütün gelenek ve kuralları paspas yaparak, yıllardan beri yaptığı baskıyı tekrarladı. “Nas” söylemi içinde her türlü iftira günahını işlemeyi caiz gördü.

Her gün kapıya şehit cenazeleri gelmesine, tencerelerde aş yerine taş kaynamasına, iş ümidini yitiren gençler ile çocuklarını geçindirmekten acze babaların intihar etmelerine, çarşı pazarda enflasyon canavarının baş yemesine neden olan iktidar; ne hikmetse seçim kaybetmedi.

Edilgin duruma getirilmiş ve çoğunluğu “tabela partisi” halinde olan, iktidar arabasına binen marjinaller dışındaki muhalefet, işini bırakıp birbirleriyle uğraşmaya başladı.

Oysa demokrasilerde her seçim, kazanan için yeni bir başlangıç kabul edilir. Kaybedenler için de yeni bir deney ve reorganize olmak ve bilenmek dönemi kabul edilir.

Bugüne değin kazanan veya kaybedenlerden, bu anlamda, bir analiz veya sentez yapana tanık olunuyor mu?

Maalesef hayır!

******

Türk demokratik yapısının veya yaşamının çağdaşlarına ulaşması, devletin yeniden organize olmasından geçer. Hani “fabrika ayarlarına dönmek” deniyor ya. Gerçek yüzyılına dönmek.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve çok partili parlamenter sistemi, belli temeller üzerine kurulmuştur. Bunlardan birinin yok edilmesi; kolonu kesilen betonarme bir binanın yerle bir olması gibi bir sonuç doğurur. Devletin temeli olan bu kolonları şu şekilde sıralayabiliriz:

1-Modern milliyetçi\ulusal bir ideolojiyi yadsımayan yurtseverlik.

2-Liberal ve özel teşebbüs gerekçesiyle devletçilik ilkesinin edilgin hale gelmesini önlemek.

3-Emperyalizme karşı tam bağımsız olmak koşullarını, her kuralın üstünde bilmek.

4-Hamaset aldatıcılığı ve popülizmden siyaseti kurtarmak.

5-Liak ve hukuk üstünlüğünü mutlak olarak sağlamak.

6-Sosyal devlet ve emek kutsallığını kesin olarak sağlamak.

7-Hakça üretim ve üleşimi gerçekleştirmek için nerden buldun yasasını uygulamak.

8-Fikir ve vicdan özgürlüğü konusunda kaygı bırakmamak.

9-Örgütlenme ve hak arama özgürlüğünü mutlak olarak gerçekleştirmek.

10-Bunların gerçekleşmesi ve özümsenmesi için çağdaş laik eğitimi sağlamak.

Türkiye’nin “yeni yüzyılı” iddiası, bu ilkelerin gerçekleştirilmesi oranında gerçekleşecektir. Uğruna şehit olunan toprakları ıssızlaştıran; yerli malı değersizleştiren, ziraat ve hayvancılığı yok edici bir ithalat politikası güden, yurttaşı etnik ve inanç bağlamında ayrıştıran bir zihniyetle ne çağdaş toplum yaratılır; ne de yeni yüzyıl anlamlı kılınır.

*****

Türkiye yüzyılında egemenlik saraydan-saltanattan alınıp halka verildi. Şimdi ise tekrar saraya verildi.

Türkiye yüzyılında tam bağımsız devlet var edildi. Şimdi güdüm başladı.

Türkiye yüzyılında limanlar birer birer alınıp “Kabotaj” bayramı kutlandı. Şimdiyse bütün limanlar birer birer satıldı.

Türkiye yüzyılında imtiyazlar yok edilerek tam bağımsızlık sağlandı. Bugün ise emperyal devletlerden sonra çöl devletlerine bile bağıımlılık gösteriliyor.

Türkiye yüzyılında kula kulluk sona erdirilip yurttaş yaratıldı Şimdi siyasal dincilik ile ümmet yaratılıyor.

Türkiye yüzyılında devlet gıda maddeleri ihraç ederdi. Bugün samanı bile ithal ediyor.

Türkiye yüzyılında kamu görevlileri sefer tası kullanarak Türk mucizesi yarattı. Şimdi ise yağı bol bulan Arap’ın sürmesi gibi israfta sınır tanınmıyor.

Yeni yüzyıl ile ense, daha da kararsın mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İSMAİL SAYGILI Arşivi