ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

Huzurlarınızda Balıkçının Oğlu

22 Temmuz 80 senesinde doğmuş balıkçının oğlu. Doğduğu yer Katwijk aan Zee, Noordzee.

Hollanda’nın sakin, küçük; Ransdat bölgesel şehrinin tam merkezinde bulunmasına rağmen özünden,

doğallığından hiçbir şey kaybetmemiş bir balıkçı kasabası. Gözlerini bu balıkçı kasabasında açmış

dünyaya yazımızın kahramanı.

Kendi deyimiyle çocukken ilk oynadığı oyuncak da futbol topu olmuş. Sevda o sevda işte.

Oynamaya başladığı günden bu yana bırakamamış futbol topunu. Sevdalanmış ona, aşkı endam etmiş

her defasında. Adeta kaderini daha çocuk yaşında futbol topuyla çizmiş geleceğinin ne olacağını

bilmeden. Babası Geritt oğlunun kendisi gibi balıkçı olup, evinden, ailesinden uzak yaşamasını istememiş.

Dirk’i küçük yaşlarda futbol okuluna yazdırmış. Henüz 5 yaşındaymış Quick Boys futbol takımının

miniklerinde meşin yuvarlakla tanıştığında.

Gel zaman git zaman futbol topuyla yoldaş, sırdaş, arkadaş olmuş sarı saçlı afacan. Balık

avlamaktan fırsat bulduğunda evine gelen Baba Kuyt oğluna öğütler verip, ileride neler yapması

gerektiğini oğlunun kulağına fısıldamaya başlamış. Hatta bir gün ona; “Futbol mu balıkçılık mı?” diye

sormuş“. Bu ikisinin arasında sakın kalma. Birini seçmelisin”diye de eklemiş. Oğlunun yetenekli olduğuna

en başından beri inanan Mr.Geritt’in son sözü de şöyle olmuş;”Balıkçılığı seçersen ömrün teknede geçer.

Benim gibi evine, eşine, evlatlarına hasret yaşarsın. Ona göre karar ver”. Zaten o da balık tutmayı değilde

futbol oynamayı tercih etmesinin sebebini babasının öğütlerine ve babaya olan hasretine bağlıyor.

Ona futbolu öğreten hocalarının biri dışında diğerleri onun futbol için doğuştan özel yetenekli

olmadığına kanaat getirmişler. “Bir forvet oyuncusu çok çalışarak bir yerlere gelebilir ama daha fazlası

olmaz” demişler. Fakat zaman hocalarını değil Kuyt’ı haklı çıkarmış. Ondaki azmi farketmeselerde,

hücrelerindeki bitmek tükenmek bilmeyen enerji ve hedef odaklı karakteri onu bugünlere getirmiş

nihayetinde.

İlk profesyonel imzasını FC Utrecht klübüne atmış 18 yaşındayken. Beş sene top koşturduktan

sonra, Feyenoord’a transfer olmadan önceki sezonda altın ayakkabı ödülünü ve Hollanda Federasyon

Kupasını, KNVB Cup, kazanmış. O sezon Hollanda’nın bir diğer efsane ismi Pier Van Hooijdonk

Fenerbahçe için Feyenoord’dan ayrılırken, Kuyt’ın Feyenoord’a geliş sebebi Hooijdonk’un yerini

doldurmak olmuş günün birinde kendisinin de Papazın Çayırına yolunun düşeceğinden habersiz. Ne

tesadüf ama...

Feyenoord’daki olağanüstü performansı onu Andfield’a taşımış. Rafael Benitez’in ısrarıyla

Liverpool takımına transfer edilen Kuyt, yine hocasının yakıştırmasıyla; “Mr.Duracell” lakabıyla anılmaya

başlanmış. Sonrası hepimizin malumu. Profesyonelliğini ve pozitif enerjisini Fenerbahçe’ye de bulaştırdı

İstanbul’a gelir gelmez. Saracoğlunda neler yaptığını anlatmaya gerek yok sanırım. Ama Antalya maçında

tekmeye ayağını uzattığında nasıl içimiz cız ettiyse, benzer pozisyonu Breziya’ya karşı da yaşadı 2014

Dünya Kupasında ve yüreklerimizi ağzımıza getirdi. Dikişlerle oyuna devam etti. Dedim ya, aşık bu adam

futbol topuna!

Mr.Duracell: Her bölgenin adamı

Fenerbahçe’nin onca ısrarına rağmen futbol oynamaya devam kararı almış ve yöneticiliğin kendisi

için erken olacağını düşünerek Liverpool’dan önce oynadığı Feyenoord’a geri dönmüştü aşık olduğu

futbolun son basamaklarını tırmanıp bitirmek adına. Kariyerinde kazandığı ilk lig şampiyonluğunu

Fenerbahçe ile yaşayan Hollanda’lı futbolcu kaptanlığını yaptığı Feyenoord’da lig şampiyonluğunu ikinci

kez CV’sine yazdırdı futbola veda etmeden hemen önce.

Lakabı sadece Mr.Duracell değildi Kuyt’ın. Futbola sevdalı herkesin takdir ettiği Dirk, 2014 Dünya

Kupasında Arjantin’e karşı defansın sağında oynadığında takdirler, tebrikler yine havalarda uçuşuyordu.

Working class hero, futbolun emekçi sınıfının kahramanı; Dutch workhorse, Hollanda’lı yük beygiri gibi

yakıştımalar onun ne kadar çalışkan bir futbolcu olduğunu gözler önüne sermişti.

“Onda Kuyt’ı görüyorum” demiş Aykut Kocaman yönetimle yaptığı toplantıda Mathieu Valbuena

için. Kuyt’ın stili futbol literatüründe “Striker-cum- midfielder-cum- winger-cum- defender” özellikleri

taşıyordu oynadığı dönemde. Yani forvet-orta saha-kanat- defans hatlarında oynayabilen, bu bölgelerde

hummalı çalışan bir işçi oyuncuydu o. Valbuena’ysa, “The winger-cum- attacking midfielder” özellikleri

taşıyor. Defansif özellikleri az olmasına rağmen kanatlarda ve forvet arkasında hakim oyuncu

pozisyonunda.

Valbuena Kuyt’ın yerini doldurabilir mi yoksa forvet arkası konumuyla Diego’nun yapamadığını

yapıp yeni bir Alex olabilir mi sorusunun yanıtını bir daha ki yazımda paylaşmaya çalışacağım sizlerle.

<