Hazan ve bahar
Merhum Urfalı Nabi bir gazel söylüyor. Farsça yoğun, Arapça yoğun, çağının Osmanlı Türkçesiyle yazdığı mısralarda Biz bu hayatın hem ilk baharını hem sonbaharını görmüşüz diyerk, hayattan aldığı ibretlerin çokluğunu ifade ediyor ve genç nesillere de ikazlarda bulunuyor. Hayatın ilk baharını ve sonbaharını, güzünü, hazanını görmüş hem de neşenin ve gamın tasanın, elemin, üzüntünün estirdiği rüzğearı görüp yaşadığını da ifade ediyor.Hayat tam da böyle değil mi? Dört mevsim sayarız ama yaz ve kış sert soğuk ve sıcaklıkla insanı kimi zmaan rahatsız eder. İlkbahar ve sonbahar ise ılıman iklimdedir. Birinde ağaçlar yeşillere bürünür, tomurcuklara durur, çiçekler açar rengarenk, sonra da her tada meyveler verirler. Meyve vermeyen ağaçların bile meyvesi vardır. O da gölge yapar insanlara.
Xxxx
Sonbahar ise her zaman tükenişin, vedanın, ayrılık vaktinin, hicranın zamanıdır. Önce yapraklar sararır. Yeşile hasret kalırlar. Sonra rüzgearın elinde oyuncak olurlar ve düşerler dallarından. Sürüklenirler bir süre ve sonra bir yerde kala kalırlar. İnsan hayatına ne kadar çok benziyorlar. İnsan da sonbaharında sararır, takatten düşer, hastalıkların elinde oyuncak olur. Artık sözü geçmez olur çevresindekilere. Kimse ondan bir şey beklemez olur. Ona kimse bir şey sormaz. Herkes hayata kendi düşüncesiyle yön vermeye çalışır. Yaşlanan insanın bilgisi, tecrübesi kimsenin umurunda olmaz. Onu kullanım süresi dolmuş bir eşya gibi bir tarafa bırakırlar. İşte Nabi tam de bunları anlatıyor. Biz bu hayatın ilk baharını da sonbaharını da gördük derken, Biz bu hayatın neşesinin her türünü de , gamının tasasının her türünü tattık, yaşadık derken hayatı özetler gibidir.
xxxx
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da ruzgârın görmüşüz
Çok da mağrur olma kim meyhane-i ikbalde
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz
İkinci beyitte insanları ikaz ediyor. Çok da mağrur olma ki, hayatın nimetleri karşısında Biz çok sayıda, binlerce rehavete kapılmış, mağruru olmuş, beni kim yıkabilir, bana kimin gücü yeter diye gururula sarhoş olmuşları da çok gördük. Onların her biri tepe taklak gittiler. Sakın gurura kapılma sen de tepe üsüt düşersin diye ikaz ediyor.
xxxx
Top-i ah-i inkisare paydar olmaz yine de
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüş
Üçüncü beyitte nabi çok da ümitsiz olup, hayal kırıklığı yaşayıp ah etme, Nice sarayların taşlarını, nice taşların saraylarını, makam sahiplerinin gelip geçtiğini görmüşüz anlamında mısralar döktürmüş.
Burada gazelin, beyitin, mısraların kelime kelime sözlük anlamını vermedim. Mısraların genel olarak ne anlattığı üzerinde durdum. Nabi’nin hayatı anlayışı, değerlendirişi, hayat felsefesi, toplumdaki, insan hayatındaki ruh ve davranış hallerini, duygu ve düşünce hallerini bu kadar güzel açıklıyor olması dikkat çekmeyi değer.
Xxxx
1641 1712 yılları arasında 17. yüzyıl ikinci yarısında ve 18. yüzyıl ilk çeyreğinde yaşamış bu değerli edebiyatçımızı, toplumbilimcimizi, hayat felsefecimizi yeterince tanımadığımız, hakkını vermediğimiz hiç tartışılmaz bir gerçekliktir.
"Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere.