Hayata renk katmak
Uyu-uyan tekrar uyu tekrar uyan ve günler geceler arasında mekik dokuyan bir hayat. Hayat bu değil dostum.
Üret-tüket yeniden üret yeniden tüket. Bu hayat değil dostum.
Xxxx
Kimi insanlar hayatı ciddiye alırlar. Akılla, mantıkla yaşarlar. Genellikle yanlış yapmazlar. Hayatlarında keşkeler olmaz. Ama tek renkli bir hayatları olur.
Xxxx
Tüm ademoğlu tarihinde insanların kimileri bunu fark ettikleri için mi, yoksa insanın fıtratında başka tohumlar, çekirdekler olduğu için mi bilinmez, imalat ve tüketim dışına taşan kişilerin hayatlarının daha renkli, çok renkli olduğu gözlenir.
Hayatı renklendiren, hayatın renklerini çoğul hale getiren unsurları, insani değerler olarak da telakki edebiliriz. Üreten-tüketen insanın hayatına din katıldığı zaman bambaşka bir ufuk açılmış olur. Ahlak da böyle, sanat da.
Xxxx
Toplu taşıma aracında bir genç hanım gördüm. Elinde bir şiir kitabı vardı ve onu okumaya çalışıyordu. Sohbet ettik. Ömer Hayyam’ın şiirleriydi. Kısa bir tanışmadan sonra bana ‘Hayyam’ı nasıl bulursunuz?’ dedi.
‘Hayyam’ın aşk ve mey şiiri yazdığı düşünülür ama o şiirlerde engin bir felsefe vardır’ dedim.
Genç hanım bankacıymış, hesap uzmanıymış. ‘Senin işin sayılarla’ dedim.
-Evet ama hayatımı şiirle renklendiriyorum.
-Her sanat dalı hayatı renklendirir. Sinema, tiyatro, resim, musiki, hepsi.
Xxxx
Evet hayatı değerli kılan, hayata yüklenen anlamdır. Hayata ebediyet yolunu açan din, hayata nitelik kazandıran ahlak, hayata seyirlik değer katan resim, sinema, sahne sanatları ve hayata kulağı dahil eden musiki ve hitabet hep hayata değer ve renk de katar. Hayatı çekilir kılan, yaşanır kılan bu tür faaliyetlere zaman ayırmaktır.
Ama işin tersi de var elbette.
Xxxx
Kimi insanlar toplum kelebekleri gibi yaşarlar. Hiçbir dala konmaz, hiç ağaca dal olmaz, Hiçbir meyve için çiçeğe durmaz. Uçarı bir şekilde uyur-uyanır, uyur-uyanır. Hayatı şen şakrak yaşar sağlığı yerinde olduğunca. Ama bir yerde saadet zinciri kopuverir. Sağlık bozulur, gençlik elveda der. O uçarı hayat tam bir sefilliğe dönüşüverir.
Xxxx
Bir başka hayat şekli de ciddiyet içinde geçenidir. Bu insanlar da üret-tüket, üret-tüket ilişkisi içinde günlerini eskitir. Bir yerde üretim aksadığında, tüketim de aksar. İnsanlara acı veren tüketmeye alıştıkları nesneyi tüketemez hale gelmeleridir.
Herhangi bir nesneyi tüketmediyseniz ve tüketmiyorsanız, onun varlığı-yokluğu, ucuzu-pahalısı sizi ilgilendirmez. Ama her gün tükettiğiniz şeyi bir gün tüketemez hale gelindiğinde insan çok acı çeker. Elem ve keder onun için ikiz haline gelir.
İşte hayatı acınası hale getirmenin çeşitli yolları var.
Xxxx
Bir başka acınası hayat daha var. Beklediğiniz cümleyi size asla söyleyemeyecek biriyle duygusal ilişki içindeyseniz, ya da siz ona beklediği nihai cümleyi söyleyebilecek şartların sahibi değilseniz bu duygusal ilişkiden derhal kurtulmalısınız. Evet duygularınıza saygılı olursanız karşınızdakine, karşınızdakine saygılı olursanız kendinize zulüm etmiş olursunuz.
Bence bu şekilde yaşamak da son derece acınası bir hayat türüdür.
Xxxx
Hayatı acınası olmaktan çıkarmanın yolunu Yaratıcı yarattıklarına, yaratıkları içinde insana bildirmiş. Hatta insanlara yazılı olarak da, o yazılı olanları talim etsin-ettirsin diye nebiler de göndermiş. Tamam da arzular, istekler yani nefis, dünyanın cazibesi, şeytan denen düşman insanı Yaratıcı’nın söylediklerinden uzaklaştırıyor. O zaman da her köşe de başka bir acınası hayat yaşanıyor.
Xxxx
En kötüsü ne biliyor musunuz? Mevlana’nın sözlerinde yer alan bir hakikat. Nice insanlar var aramızda, giysileri yok, çıplak, hem de çırılçıplak, ve nice elbiseler, libaslar, giysiler, esvaplar var aramızda içinde insan yok.
Tanıdığımız, bildiğimizi sandığımız nice insanların zaman içinde nasıl değiştiklerini, ne kadar ucuza satıldıkların, içlerinden nasıl bir zalim canavarın fırladığını gördükçe gönlümüzün tuğlaları birer birer çürüyüp dökülüyor.
Hayat uyu-uyan, üret tüket, uçarı yaşa, değil. Hayat bir lütuf. Değeri bilinmeli şükrü eda edilmeli.