Hayata dair şeyler.. (2)
Nereden aklıma takılıysa, bir yerden okuduğum şu deyim, beni hep uzun uzun düşündürmüştür:
“Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için dünyadakiler birbirlerini yiyorlar.”
Şunu bilmeliyiz ki, hayata dair şeyler, arzuyla, sevgiyle başlar, nefretlerle ölür. Yaşamda, bize ters gelen şeyler hakkında, sızlanıp yakınarak bunu talihsizliğimize bağlarız. Hayatın “talih dağıtmak” gibi bir görevi yoktur. Üzüntü duyduğumuz konuları, buna göre ayarlarsak, yaşamımızı; kâbusa çevirmiş oluruz. İçinizdeki bu dürtülere kendinizi kaptırırsanız, can sıkıntısından kurtulamazsınız.
Burada bahsettiğim şey, aklınızı doğru düşünmeye alıştırmanızdır. Mevlana bunun doğru sonucuna ulaşmıştır. Şöyle der:
“Öyle adamlar gördüm üstünde elbiseleri yok.. Öyle elbiseler gördüm içinde adam yok..”
Zihninizde bir bölüm açarak, Mevlana’nın bu değerlendirmelerini barındırın. Zaten hayat doğrusuyla, tersiyle işlevini sürdürecektir. Hiç kimse hayattan göçeceği tarihi bilemeyecektir. Bugün varsın, yarın birden yok olabilirsin..
Hayatın gerçek yüzünü görmenin sessiz bir itirafı vardır. Yaşam size dayanılmayacak kadar bunalımlı ve zor görünüyorsa, ruh durumunuza şu reçeteyi sunun: Gece yatarken, gözlerinizi uykuya kapanmadan önce, yaşamınızdaki tüm kazanımlarınız, servetiniz, uyanıncaya kadar sahip olduğunuz zenginliklerdir. Ancak, ibreniz tersinden işlerde, sabahleyin gözlerinizi yaşama açamazsanız artık hiçbir şeyin maliki değilsiniz. Olaya bu gözle bakarsak, sevgi dolu bir yaşam izlemenin ve sağlığa önem vermenin koşullarını öne çıkarırız. Hastanede böbrek, yahut kalp nakli bekleyen, şifa arayanların durumunu düşününüz. . Bunun gibi yüzlerce örnek bulmak mümkündür. En büyük “Talih Kuşu” bu olmalıdır.
Her gün birkaç dakikanızı sağlığınızı ne şekilde koruyacağınızı ayırın. Aklınızın tuhaf ve olumsuz düşünceler üzerinde sabitleştiğini hissederseniz Konfüçyus’un şu sözlerini dinleyiniz:
“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız.. Bilmediğini bilene öğretiniz.. Bilmediğini bilmeyenden kaçınız..”
Şimdi işin özüne gelelim. Son araştırmalara göre ortalama bir insan, bir günde 60 bin düşünce üretiyormuş.. Bu düşüncelerin önemli bölümü olumlu ve üretken işleve dönüşmek.. Kalan bölümünün olumsuzlar korku, öfke, kötümserlik ve endişe yaydığı savı üzerinde duruluyor. Bunları tahlil edebilir misiniz?
Aklınızı endişelerle ve kaygılarla dolu iken huzurlu olmayacağınızı bilmeniz gerek. Bu olguyu kabullenirseniz her hangi bir akıl hocasına ihtiyacınız kalmaz. Bunları tahlil edebilirsiniz. Kendi sorunlarınızı ele alıp, iyice üzerinde durur, ince eleyip, sık dokursanız, mutlaka bir çıkış yolu bulursunuz.. Hayatınızı “tatsız-tuzsuz” görecek bir noktaya sürüklendiğinizde ise dini telkinlere, yahut bilge kişilerin ünlü öğütlerine sığının.
Her kim olursanız olun, unutmayın ki, öldüğünüz zaman “dünya malı” dünyada kalıyor..
Duvar saatine bak..
Her anınız, yelkovanla kol kola takılmış dönüyor, gidiyor. Herşeyin bir başlangıcı ve sonu vardır. İnsan hasta olmadıkça sağlığın kıymetini takdir edemez.
Sağlık kontrollerinizi düzenli yaptırınız. Yaşam saatinizin “tik-takları” sizin varlığınızın anonim sesidir..
“Talihsizlikler, kendileri için açık bırakılan kapıdan içeri sızarlar.”
Not: (2) Hayat bir tekrardır. Bu yazımda bir tekrardır.