Hayat tarzları
Aynı vatanda, aynı coğrafyada, aynı iklimde, aynı iktisadi imkeanlarda yaşayan insanların farklı hayat tarzları olabilir mi diye düşünmek gerek.
Bir şiddet ve tedhiş saldırısı karşısında bir tartışma çıktı kamuoyunda. ‘Farklı hayat tarzları üzerinden ülkede bölücülük yapılıyor’ şeklinde bir tartışma. Yöneticiler elbette her ihtimali hesaba katarak gerekli tedbirleri almalıdırlar. Ama tedbir alırken kendilerini tedirgin eden meseleyi halkla paylaşma konusunda biraz daha seçici olabilirler.
Xxxx
Aynı vatan, aynı coğrafya, aynı iklimde yaşayan insanlar arasında büyük benzerlikler, ortak duygular olur. Ama iktisadi şartlar insanlar arasında farklı yaşam tarzları geliştirebilir. Yine de insanların üzerindeki yaldızları biraz kazıdığınızda her şeyin aslı ortaya çıkacak ve farklılığın sadece yüzeyde olduğu görülecektir. Bu yüzden farklı yaşamlar üzerinden bölücülük yapmak isteyenlerin ham hayal ile yola çıktığı açıktır.
Farklılık iktisadi fırsatların hayata eklediği yaldızlardır. Marka giymek zenginlerden çok fakirlerin rağbet ettiği bir davranış biçimidir.
Adı zengine çıkmış semtte oturmak, evde köpek beslemek, pahalı eğlence merkezlerinde bir iki gece geçirmek, yurt dışı tatile çıkmak, gösterişli kürkler, ayakkapları giymek. Bunların hiç biri farklı yaşam tarzını oluşturmaz. Çünki iktisadi güçle paralel var olan-yok olan bu yaldızlar insanların üzerinden döküldüğünde ‘Yok aslında bir birimizden farkımız’ söylemi açığa çıkar.
Xxxx
İnsanların dini duyguları, ahlaki duyguları, manevi değerleri, kabul ve retleri kişisel olduğu kadar toplumsaldır da. Hiçbir insan içinde olmadığı toplumun din, iman, ahlak, manevi değerler, kabul ve retlerine sahip olamaz. O halde kişisel tercihim, kişisel görüşüm denilen şeyler bile içinde bulunulan toplumdan kişiye gelerek bireyselleşmiş halidir.
Ha somut anlatmak gerekirse, insanların bir eğlence yerinde, ya da bir mabede, ya da bir alış veriş merkezinde, pazar yerinde tedhiş hareketine maruz kalması belli hayat tarzı olan insanlara karşı yapılmış tedhiş değildir.
Aynı insanlar pazar yerine de, alışveriş merkezine de, eğlence yerine de gider. Öldüğü yere göre tasnif edilemez. İnsanlar sadece şöyle ya da sadece böyle değiller. İnsanlar hem şöyle, hem de böyledir.
Xxxx
Aynı milletin insanları siyasi görüşüyle üç beş kampa ayrılmış olsa da, dini yorumlama ve uygulama bakımından birkaç öbeğe ayrılmış olsa da, bu ayrılıklar belli birkaç konuda görülür. O konuların dışına çıkıldığında millet bireylerinin birbiriyle yüzlerce ortaklığı olduğu anlaşılır. Zaten milletler bu yüzden bir millet olarak yaşamlarını sürdürürler. Ortak değer adıyla anılan değerlerde tüm insanlar buluşurlar.
Her kademede yöneten sıfatını taşıyanlar çok dikkatli olmalıdır. Ayrı düşülen üç-beş nokta yerine ortak olunan yüzlerce değerler üzerinde yoğunlaşmak gerek.
Vatanın varlığı, birliği, korunması konusunda herkes müttefik, ülkenin zenginleşmesi konusunda da öyle. Millet fertlerimizin özgür, haysiyetli, medeni, bilim aleminde veya başka her alanda başarılara imza atması konusunda da herkes müttefik.
Xxxx
Düşmanımızın çok olduğu, dostumuzun az olduğu, ülkemizin coğrafi konumundan dolayı herkesin gözünün bu topraklarda olduğu konusunda da ayrı düşünen yok.
En ciddi meselemiz, dini yorumlamadaki farklılık değil, siyasi görüş farkı da değil. En ciddi mesele muasır medeniyet hedefinin ne olduğu konusudur.
200 sene önce Batı muasır medeniyet olarak kabul edilmiş ve o hedefe ulaşmak için kendi medeniyetimizi terk ederek Batı medeniyetine dahil olmaya karar verilmiş.
Bu kararın yanlış olduğu bir çok mütefekkir tarafından görülüp ifade edilmesine rağmen, fakat ifade eden mütefekkirler bile yarı Batılı yarı Hilal medeniyeti kafasıyla konuştuğu için ortalık son derece karışık.
Asıl konu bu. Batı medeniyetine yamanmaya çalışmak için zamanı tüketecek mi millet, yoksa kendi medeniyetine dönecek mi?