Hayat biçimi
Toplumbilimcilerin dikkatinden kaçıyor mu bilinmez. Türkiye’de insanların yaşama biçimini yerli televizyon dizileri, bilgi dünyalarını da haber kanalları belirliyor.
Tv dizilerinin örnek aldığı Birezilya dizleri, batı dünyasının filmleri ve görsel malzemeleridir. Türk insanı televizyonculuğu da, daha önce sinemayı da Batıdan aldığı gibi ilk ustaları da ekalliyet vatandaşlardır. Türk tiyatrosunun yani Türkçe’siyle sahne temsil sanatlarının en önemli meselesi uzun yıllar kadın oyuncu bulamamaktı. Sonra milletin genleriyle oynaya oynaya bu mesele halledildi. Şimdi 100 lira yevmiye karşılığında her rolü kabul edecek milyonlarca kadını var bu toplumun.
Xxxx
Sahne sanatlarını da, beyazperde eserlerini oluşturmayı Batıdan ve Batının içimizdeki yerli unsurlarından öğrenen bizimkiler asla bizim olmayan, bize hitap etmeyen eserler ürettiler on yıllarca. Her koldan Türk milletini bozmaya adeta yemin etmişlerdi kimileri. İmanıyla, ahlakıyla, yaşama biçimiyle, hayatı algılamasıyla oynan millet artık tam bir şaşkın ördek olarak yaşıyor.
Xxxx
Kimlik bunalımı her alanda kendini gösteriyor. Mağazalarda satılan giysiler bile bu şaşkınlığın nişanesi olarak kendini gösteriyor. Hanımlar piyasanın en iyi alıcıları olduğundan onlar üzerine yoğunlaştırılmış bozma çabaları her derecesiyle milleti esir almış durumda.
Kılasik giysiler yok artık. Önce terzilik öldürüldüğü için, tek tip giyinmek genel tercih olduğu için terziler sipariş alamayarak geçimlerini sağlayamaz hale geldiler. Şimdi tüccar terziler yok. Tamir terzileri var yalnızca. Çünki kadınlar iktisadi güçlerine göre, mensup oldukları ekonomik katmana göre tek tip giyinmektedir. Konfeksiyon denilen, teksitil denilen, mensucat, dokumacılık denilen meslekler yerlerini tek kalıp giysiye bıraktı.
Şimdi mağazalara giden kadınlar istedikleri kılasik giysileri bulamıyorlar. Terziler de sipariş almıyorlar. Çaresiz çarşaftan çıkan, karadon ve şalvardan çıkan kadınlar bile, önü kısa arkası uzun, omzunun biri açıkta, göğüs çatalını abartarak gösteren, her tarafı düzgün olsa bile birkaç mahrem yeri açıkta bırakan giysiler mağazaların vitry gösteriyor. O hanımlar da o giysileri çaresiz alıp giymeyi deniyorlar. Ne yapalım herkes giyiyor gibi bir mazeretleri var.
Xxxx
Beyazperde ve sahne temsil sanatlarının ilk ustalarının İslamiyet diye bir meselesi yoktu. Onlardan bu mesleği öğrenen bizimkiler de ustalarından öğrendikleri gibi, İslamiyeti mesele yapmadılar.
Şimdi her dizide bir kadın ‘Suyum geliyor’ diye bağırmak zorunda. Hepsi birbirinden kopya çekiyor. Bir dizide suyum geliyor denilmiş ise diğer dizilerde de ne edip edilecek ve bir kadın suyum geliyor diye bağıracak. Ne kadar önemli bir mesaj. Tekrarlanmazsa olmaz.(!)
Xxxx
İnsanlarımızın yaşama biçimini diziler, filmler yani kımıldaklar belirlerken, düşünce nizamını da tek elden çıkmış sayısız televizyon ekranında tekrarlanan haberler belirliyor. Yöneticilerin tam da istediği budur. Her yönetim tek tip insan üretmeye bayılır. Çünki tek tip insanı yönetmek çok kolay ve zevklidir. İnsanlar durup yahu ben neyim, kimim, nereye gidiyorum. Bu hayat nereye kadar böyle gidecek. Ben kimim, kime aitim diye sormaya bile akıl edemezler. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete yaşayıp ölürler.
Xxxx
Denemek istiyorsanız bir haber yapınız ve haber bültenlerinde okuyunuz. Bilmem hangi kasabadaki hayvanat bahçesinde doğum yapan fil herkesin hayranlığını kazandı diye bir haber yapınız. Filin nasıl olduysa, hangi hayvanla cinsi münasebette bulunduysa bir köpek yavrusu dünyaya getirdiğini söyleyiniz. Asla ama asla hemen hiç kimse olmaz böyle şey demezler. Bu haberi doğru olarak değerlendirip bilgi olarak dağarcıklarına katarlar. Topluca bulunulan yerlerde insanların bu haber üzerine yorumlar yaptıkların görürsünüz. Olmaz demeyiniz. Deneyin aynen böyle olacağını göreceksiniz.
Xxxx
İnsanlar kendilerine sunulanı alırken her hangi bir süzgeçten geçirmeden o bilgileri sahih bilgi olarak zihinlerine koyarlar. İşte toplumlarda beyin yıkama olayları sıkça yaşanır ve asla kimse ya hu acaba denilen doğru mu demez. Siyasetçiler, insanların bu özelliğini sonuna kadar kullanarak iktidarlarının ömrünü uzatmayı siyaset sanatı olarak telakki ederler.
Bütün bunlar yapılırken, çarmıha gerilen değerler vardır. Adalet, insaf, vicdan, merhamet, şefkat, diğergamlık, fedakearlık, iyilik, mükrimlik yani vericilik ve daha yüzlerce kelime ile ifade edilen değerler, insani değerler, manevi değerler, İslami değerler zarar görürü ama bu siyaetçiyi hiç mi hiç ilgilendirmez. O hep kazanmak ve iktidarda kalmak ister. Siyasetçinin tek amacı vardır. İktidarı kazanmak ve bir daha elden çıkarmamak.
Peki bu durumda siyasetçinin toprağa girdiğinde hali nice olacak derseniz, onu o zaman düşünecekler. Hayat devam ettiği sürece siyasetçi kazanmanın peşinde olacaktır. Yaptıklarını da her zaman insanların kulağına hoş gelecek zarflar içinde sunacaklardır.
Xxxx
Eğer hayat sonlu olmasaydı, eğer ölüm olmasaydı, hayat hep sürüp gitseydi, ayak oyunları, hileler, ihanetler, dalavereler, çalıp-çırpmalar işe yarasaydı, emin olun işte asıl o zaman hayat biter