CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

HASTANE CİVARINDA

Geçen gün bir yakınıma geçmiş olsun demek için uğradım.

Hastane ışıl ışıl, koridorlar aynen ayna. Eğildim, açıkta kalan gömlek düğmemi ilikledim.

Aman Allah’ım; kapılar  açıl susam açıl  nezaketinde; “aman elini sürme ben kendi kendime açılırım” diyerek insanı hayretler içinde bırakıyor.

“Elini sürme !”  ihtarı  beni, Bodrum yolcusu görgüsüz ,terbiyesiz bir  kadının, yer hostesine karşı yaptığı hakareti hatırlattı.

Kadın hem hakaret ediyor, hem de önceden hesapladığı tepkiye karşı  hostes bayana; “ Hop hop ! Sakın elini sürme! Sokak süprüntüsü ! ”  diyordu.  

Yer hostesi kız, müşteri memnuniyeti noktasında işimi kaybederim korkusuyla fiziksel temastan çekiniyordu.  

Bana kalırsa  gerçi o kadın   şiddetli bir tokatı hak etmişti ne yaparsın kanun engel. Sonuçta olan oluyor;  şirret kadın reklamını yapamıyor, diğer yolcular nezdinde tepki görerek bineceği uçağa alınmayarak , rezil oluyordu.

Ayrıca hakkında dava açılıyordu.

Nezaket ,kibarlık,terbiye  bambaşka bir şey . Aileden gelir  çevrede pekişir.  Anam rahmetli ;   “hizmet Allah içindir” derdi. Nitekim, hizmet sektörü olan  büyük oteller,hastaneler , görünümü  ve ifadesi düzgün,terbiyeli  eleman çalıştırırlar.

Doğrusu ben de bu hastanenin  kendiliğinden açılır kapısına, resepsiyondaki düzgün görünümlü elemanlarına hayran oldum. 

Hayran olmadığım tek husus ise parası! Bayağı tuzlu rakamlar…

Dediğim gibi  devletin hastane  kapıları da otomotik açılıyor , düzgün kılıklı elemanlar alıyor ama henüz   özel lüks hastanelerin seviyesinde  eğitimi  ve  özeni gösteremiyor!

Eğitim şart! Disiplin, nezaket,terbiye şart! 

Delikanlılarımız,kızlarımız aile terbiyesini,edebini almalı…  Gerçi alıyorlar  ama   sosyal- ekonomik  dengesizlik, işsizlik bunların rotasını, kimyasını  bozuyor ! 

Gençlerimiz işsiz ve huzursuz. Kimse bunu ciddiye almıyor !..

***

Laf orada değil; hastaneden çıktım, Bağlarbaşına doğru yürüyorum.  Önümde bir ağaç , ağacın arkasında tığ  gibi bir genç ile  diğeri ununu elemiş eleğini asmış,  ellili yaşlarını aşmış serseri kılıklı biri gizli saklı bir alış veriş içindeydi. Yüzlerini göremedim. Hizalarına gelince delikanlının  ona otuz lira, adamın da ona birkaç hap verdiğini gördüm.  

Delikanlı alacağını alınca ;kılıksız sakal tıraşı uzamış adam onu , “ Hadi bakalım yaylan! Çabuk ! Durma !” gibi sözlerle  azarladı.   Neyse genç adam  alacağını almış olmanın verdiği  enerjiyle bir ok gibi fırladı.  Bir süre sonra  gözden AVM civarında  kayboldu.

 Satıcı ise belediyenin kaldırıma bıraktığı çöp tenekesi önünde durakladıktan sonra geri döndü, durakladı ,o da gözden  kayboldu.

Peki bu olayın hastane civarında gerçekleşmesinin bir  anlamı var mıydı ?..

<