RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Hasta kuşaklar

İnsan kitlelerini doğum tarihlerine göre tasnif etmek gibi bir gelenek oluşmuş. En ünlüsü 68 kuşağıdır. Yani 1948 doğumlular anarşi ve tedhiş işlerine bulaştıkları gibi destekçi  de oldular. Şimdi özdemir İnce de 1930 doğumluları bir tasnife tabi tuttuktan sonra Fıransa etkisinin devam ettiğine dikkat çekiyor. Paris’e giden her Türk genci edebiyatçıların, sanatçıların sık uğradığı kıraathanelere gidip saatlerce oraya ünlü birinin gelmesini beklermiş.O hayranı olduğu Batılıyı uzaktan gördü mü, memlekete gelip, falanla falan kahvede bir araya geldik. O şunları şunları söyledi diye anlatırmış. Böylece bizimki memlekete döndüğünde bir ayrıcalıklı, önemli kişi olurmuş. Anlatanların yalancısıyım. Benim gözümde hiçbir Batılı asla dikkate değer birisi olamadı.

 

 

Xxxx

 

Varlık ve hiçlik kitabının yazarı Jean Paul Sartre’nin eserlerini okumuş vatandaşımız. Bu kitapları 50’li kuşaklar çevirmişler. Burada ciddi bir yanılgı ve genelleme var elbette. Esat Sabri Siyavuşgil, Himi Ziya Ülken ve onun yaşıtları Batılı kitapları zaten üniversitede ders kitabı olarak okutuyor, gazetede makaleler yazıyor ve onlardan söz ediyorlardı. Fıransa’yı Batı sanışımız çok eskilere gider. Kanuni Sultan Süleyman’ı masa başında mağlup eden Fıransızlar iane kesesinden ayrıcalıkları almayı becermişler.

Kanuni bu ayrıcalıkları Fıransızlara tanırken verilenlerin bir kıymeti yoktu. Ama Osmanlı eski mali gücünü kaybedince bu ianeler Osmanlı’ya yük olmaya başladı ve giderek ödenemez halegeldi. Fıransız yazarlar Ziya Gökalp ile, Mustafa Satı ile jön Türklerle başlayan bir sevda. Pirens Mehmed sabahaddin de bir Fıransız cemiyet bilimi ekolü oluşturdu. Çünki onların eğitiminden geçtikten sonra onlara öykünerek bir yol çizdi kendine.

Çok ilginçtir. Haydarpaşa-Hicaz demiryolu inşa işini İngiltere’ye vermediği için dayısı Abdülhamid’e savaş açıp, jön Türklere katılan sabahaddin, İngiliz yerine Fıransız toplum bilimi akımını takip etti.

 

Xxxx

 

Varlık ve Hiçlik asla Fıransa’nın ürettiği bir düşünce değil. Varlık Allah ve hiçlik sonradan yaratılanlar. Bu Allah ve beka düşüncesi ilahi tebliğin temel meselesidir.

Vehbi Vakkasoğlu namaz kılmasına vesile olduğu bir aydın vatandaşa, secdeye gittiğin zaman ne düşündün, beynine, zihnine ne doldu? Diye sorduğunu, onun  da Hiçlik dediğini anlatmıştı. Secdeye giden her insan kendinin hiçlik olduğunu, Allah’ın da var ve tek ve sonsuz olduğunu düşünür. Batılıların mistisizm diye allayıp-pulladığı ahlak alanında, bizimkilerin tasavvuf dedikleri alanda, benim ise ahlak, erdem olarak tarif ettiğim düşünce nizamında La mevcude İlla Hu ilkesi vardır. Allah’dan başka hiçbir şey varlık iddia edemez. Bu görüşün daha yumuşak olanı da var. La meşhuda illa Hu ilkesi var elbette.

Şüphesiz varlık ve hiçliği yazan Sartre hakikat Medeniyetini talan edenler araasındadır. Bu düşünceleri asli vatanından ve sahiplerinden çalarak kendi malı imiş gibi allayıp-pullayıp sonra yine asıl düşünce aleminin çocuklarına satmış olmalıdır.

 

<