RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Hasretin anlattığı

Şair Ahmet Arif’in bir şiirinin adıdır bu. Hasretinden pırangalar eskittim. Güzel bir mısradır. Ayaklarına pıranga vurulmuş bir mahküum. Gözümüzün önüne gelen resimde saçı sakalına karışmış, üstü başı hırpalanmış, ayakkaplarının boyası ne renk olduğu bilinmez hale gelmiş, iki yanında güçlü kuvvetli koruma zebanisi bir resim. Bir musiki sesi de duyarsınız. Zincirden pıranga, mahküum hareket ettikçe şıkır şıkır ses çıkarıyor.

İşte şiir de tam budur. Kulağa gelen mısra bir nağme getiriyorsa kendisiyle birlikte, gözlerimizin önüne bir resim koyuyorsa şiir budur. Bu iki özelliğin ikisi birden ya da hiç değilse bir olmadan söylenen hiçbir mısra şiir değildir. Şiir yazan, şair olduğunu düşünen arkadaşlar bu ölçüyü eserlerinde arasınlar. Şiirlerinin ne kadar derece kazanacağını görecekler.

Xxxx

Ama Ahmet Arif’in pırangası demir, zincir halkalarından oluşmuyor. İki yanında da koruma zebanisi yok. Onu pırangaya bağlayan ve o pırangayı çıkarılmaz kılan resmi, maddi bir hal değil. Onu her şeyden mahrum eden hasret duygusu. İştiyak duyduğu, istediği, arzuladığı bir hedefe çok uzun zamandan beri ulaşamamış olması.

Xxxx

Hasrette bir ayrılmışlık vardır. Öncesi olan ama sonrası olmayan, olamayan bir saadet halinin kaybedilmişliği vardır. Bu kaybediş geçici olursa günün birinde kavuşmak, vuslat ihtimali insana göz kırpar. Ama çoğu defa bu kaybediş, bir daha vuslat, kavuşma, ulaşma ihtimali barındırmaz.

Vatanından sürgün edilen ve tekrar vatanına girişine izin verilmeyen insanın hasreti, özleyişi, göresi gelişi tarif edilemez. Ama yaşayan onu öylesine ruhunun derinliğinde yaşar ki saçları ağarır, beli bükülür, dişleri dökülür. İşte hasret böyle gaddar bir duygu. Memduh Şevket Esendal’ın böyle vatan hasretini, Türkçe hasretini anlattığı hikeayeleri vardır.

Xxxx

Bir eşiniz, evladınız, işiniz ve sağlığınız varsa, uzun yıllar bu tatları yaşıyorken, hayatın bir tecellisi evladınızı elinizden alıp bekaya götürürse, eşinizin balkonda çiçekleriyle konuşmasını artık duyamıyorsanız, evladınızın abla-kardeş veya iki arkadaş olarak cıvıldaştığı günleri çoktandır yaşamıyorsanız içinizde, ruhunuzun belleğinde bir duygu birikimi olacak, bu duyguya isim bile veremeyeceksiniz ama o hasrettir bilesiniz.

Gençlik günlerine, güçlü olunan günlere, ikbal ve iktidarda olduğunuz günlere, sağlıklı, hareketli günlere, servetin hesapsız olduğu günlere, iyi ve güzele sahip olunan zamanlara duyulan iştiyaktır.

Hayat bu biteviye aynı seyretmez. Yatağında ine çıka, eğile büküle akan nehir gibidir hayat. Gençlik geçip gider, güzellik yerini terk edip uçar, kaslarda, kollarda, bacaklarda kuvvet kalmaz. Vücudun her organından başka sızlanmalar, iniltiler duyulur hale gelinir. İktidar elden çıkar, muktedir olunan günlere hasretle bakılır.

Xxx

Gönül takılmışsa hayatın bir noktasında birine, erkek veya dişi birbirini sevmişse ama şartlar elvermemişse vuslata, hayatın sonuna kadar da vuslat ihtimali yoksa, hasret pırangalar eskitir insanın ayaklarında. Pırangalar eskir ama hasret mahküumiyeti bitmez.

Xxxx

Bir şarkının sözlerine, nağmelerine takılır insan. Zaten şiirler ve şarkılar hasreti terennüm etmekten başka bir işe yaramaz.

Bir rüzgârdır gelir geçer sanmıştım
Meğer başımda esen kasırgaymış sevgilim
Gönül oyunudur bunun izi kalmaz demiştim
Meğer içimde yanan bir volkanmış sevgilim

Bir gün gelir unutursun demiştin sevgilim
Hicrânını uyutursun demiştin sevgilim
Unutmadım, unutmadım
Aşka hasret, sana hasret bekliyorum sevgilim

Gönül oyunudur bunun izi kalmaz demiştim
Meğer içimde yanan bir volkanmış sevgilim

Saadettin Kaynak bir çok şarkısında olduğu gibi bu şarkısında da iki makamla bestelemiş. Sözler ise  Ercüment Er’e ait. Makamı  seğah ama usuül ikili düyek ve semai
 

<