RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Hamaset

Hamaset, kahramanlık duygularına hitap etmektir. Hamaset cemiyeti, toplumu ilgilendiren bir böbürlenmedir. Kişi kendini övüyorsa, kibir, enaniyet, ben merkezlilik adını alır ve aslında herkes tarafından takbih edilen, hor görülen, kınanan bir davranış biçimidir. Ama insan kendini beğenmeden, övmeden, kusurlarını yok saymadan, kusursuzmuş gibi kendini tanıtmaktan  uzak durmadan yaşar.


Xxxx

İnsanlara mensup oldukları toplumun zaferlerini anlatarak, böyle bir topluma aidiyeti sebebiyle övünme payı sağlar hamaset. İnsanlar kendilerinin övülmesinden, takdir edilmesinden ne kadar zevk alırlarsa, bir o kadar da aidiyet sebebiyle mensup oldukları topluluğun, ümmetin, milletin, dini veya siyasi kitlenin erdemlerinden söz edilmesinden mutlu olurlar.
Hamaset zaferler tarihidir. Abartma sanatını içinde taşır. Öylesine abartılır ki gün gelir o abartmaların hakikat olduğuna inanılır. Hazreti Ali Hayber Kalesinin demir kapısını bir eliyle tutup atar ve Müslümanlar Hayber’i fetheder. Battal Gazi Elenor’u almak için en az 10 keafiri kılıçtan geçirir tek başına. Karaoğlan’ın kılıcı kime değerse, neresine değerse değsin, düşmanın kellesi yere düşer. Abartının sınırı yoktur. Hamasetin doyumu yoktur.

Xxxx

Hamasetin edebiyatı destandır. Destanlar gerçek savaşları hayali başarılarla süsleyerek anlatır. Taraf olduğumuz kişi baş rol oyuncusu, diğer herkes, yardımcı, figür olsun diye olaya dahil olmuşlardır.

Xxxx

Düşüncenin namusunu kurtaran Mantık burada istenmeyen bir unsur olur. Çünki destanlar ve hamaset akılla, insafla, vicdanla, namusla var olmaz. Onu var eden başarı, zafer, kazanma, elde etme ve olabildiğince abartma ile olur.
Zaferler tarihi her zaman iktidarların tarihidir. Yönetenlerde genel bir rahatsızlık  vardır. Olumsuzlukları, hezimetleri, başarısızlıkları ya hiç hatırlamazlar, ya da orasından burasından çekiştirerek, şeytana küçük dilini yutturacak derecede evirip çevirerek bir başarıymış gibi anlatılmasını emir buyururlar.
Suriye topraklarında küçük bir adacık olan Süleyman Şah Türbesi’nin terk edilmesini nasıl da bir dış politika manevrası olarak sunulduğunu hatırlamak, hamasetin ebadını anlatması bakımından çok önemli bir yaşanmışlıktır.

Xxxx

İşin aslını ilim adamı ciddiyetiyle, namusuyla anlatan insanları resmi tarihçiler arasına koymazlar. Onlar da kendilerini çaresiz, derin tarihçi olarak algılarlar. Resmi tarih hamasetin tarihidir, hakikat çekirdek kadar, abartı Everest kadardır. Derin tarih ise ters tarafından hakikatten uzaklaşır. Resmi tarihin söylediği her şeyi yalanlar. İlmi ciddiyetten ve namustan uzaklaştıkları sıkça görülür. Tarih her haliyle bir ilim değildir. Tarih milletlerin hafızasıdır ve gelecek nesillere aktarılması elzemdir. Ama asla ilim değildir.  İlim genelgeçer hakikatlere ulaşır. Tarih her zaman millidir ve milli sınırlar ötesinde geçerliliği yoktur.

Xxxx

İnsanlar da tarihçiler gibidir. Kimileri toplumun masalında yaşar, mutlu olur, kazanır, Ün, nam, makam, itibar, nüfuz, para, aşk her şeyi kazanır. İçinde yaşadığı masala sahip çıkması, ona hakikatmiş gibi davranması oranında kazanır. Yönetenlerin sevdiği insanlar bunlar. Topluma bir masal verilmiştir yönetim tarafından, insanlar bu masalı benimsemiş ve yaşıyorsa dünya onlara hep güler.
Yönetim değişir masal değişmez, yönetim değişir masal değişirse para el değiştirir.

Xxxx

İnsanlar, tek-tük bazı insanlar her şartta, her zeminde, her mekeanda, herkesin huzurunda doğruyu söyler. Bunlara ‘doğrucu Davut’ lakabı takılır ve hiç sevilmezler. Hiçbir kazançları yoktur. Asla bir makam sahibi değillerdir. Beklentileri de yoktur. Onlar için sadece hakikat vardır. Kimsenin hatırı da, her hangi bir dünyalık beklenti de hakikatten daha değerli değildir.
Alternatif (seçenek) tarihçiler gibi bu doğrucu Davutların da yanlışa düştükleri olur. Korktukları, tepkilerden çekindikleri, özür diledikleri zamanlar yanlışa düştükleri zamanlardır.

Xxxx

Mutlu olmanın yolu bellidir. Toplumun masalını yaşamak. Ya da kendi masalını. 
Hakikatin öyküsünü yaşamak istiyorsa insan, manevi hazla yetinmelidir.
Hem toplumun masalını yaşamayacak, ona karşı çıkacaksın, hem de masaldakiler gibi mutlu olacaksın. Olmaz. Üzgün olacaksın. Hem de çok üzgün. Masaldakiler seni hiç anlamayacaklar zaten. Masalı yaşayıp mutlu olmak, kazanmak varken, neden hakikatin öyküsüyle yalnızlık ve başarısızlık acısını yaşadığını asla anlamayacaklar.

 

<