HAMAM OTU (1)
Pandemi ilanıyla sokağa çıkma yasağı konulup, bir süre sonra yasak kalkınca hemen hamama gidip sırtıma bir güzel kese attırdım. Hamamda hamamcılar ile müşteri olarak bir ben vardım.
“Hayrola, ne bu hal? Koskoca hamam niçin bu kadar tenha? “sualini tevcih edince, hamamcılar maskelerini ağızlarına geçirerek ; “sebebi pandemidir beyim" dediler.
Zaten hamamcılar; hamam ziyaretimi olağanüstü bir ilgiyle karşılamışlar, hizmette kusur göstermemişler, yol açarken arka arka çekilmişlerdi. Kesecinin biri de bana koltuk altlarında kullanılan gizemli bir “ot"un faydalarından bahsetmişti.
Tahakkuk eden hamam, kese, çay ve bahşiş ücretlerini ödedikten sonra, “ Ya Rab sana sığınıyorum, Senden başka sahibim yoktur, beni, çocuklarımı , bütün insanlığı kötülüklerden, pandemiden koru” dedim.
Hamamdan dışarı çıkıp kesecinin bahsettiği esrarengiz otu bulmak üzere Üsküdar sahrasına doğru yola düştüm.
İne ine garip bir dükkanın önüne geldim. Dükkanın vitrini siyah çerçeveli olup camı yekpare idi. Vitrinde sıra sıra kitaplar arasında bir İncil kitabı dikkatimi çekti. İçeri girip vitrin arkasında oturan ağzı maskeli Hristiyanlara selam verdim. Aleyküm selam dediler. İncil parasızmış . Bir adet aldım. Bu şahıslar kendilerine peynirli pide ısmarlamışlar. Tam yemeye hazırlanıyorlarmış ki, ben içeri girmişim. Buyur ettiler. Aç değildim. Teşekkür ettim.
Kara renk bende katolik algısını uyandırır. Bu sebeple adamlara “Katolik misiniz “ diye sordum. Kibar adamlarmış, hiç biri “ sana ne “demeyip “ Hayır, biz Protestanız" dediler.
Laf lafı açtı. Türlü memleket muhabbetleri oldu. Derler ki yer damar damar; insan türlü türlüdür. Ben de bu arkadaşların sohbetine dahil oldum. Bir ara bu arkadaşlardan gündemde olan bir husus için görüş talep ettim. Hazırun; “ biz bilmeyiz, pastörümüz bilir, dediler. (sonradan öğrendiğime göre pastör, Hristiyanlıkta bir çeşit imamdır) Memleketlerden bahsedilirken söz Malatya'da 2007’de öldürülen üç Hristiyana geldi. Efkarı umumiyede Zirve Yayınevi cinayeti olarak anılan hadisede üç protestan öldürülmüştü. Kim olursa olsun insanlığa yakışmayan üzücü bir hadiseydi. Olağan şüpheli olarak İslamcılardan, Işidcilerden bahsedilince, itiraz ettim “ O hadise kesinlikle halkları birbirine düşüren emperyalizmin işidir. Işid örgütünü ABD kurmuş ve cinayetlerde kullanmıştır. Gerçek Müslüman inanç empoze etmez, cinayet işlemez... Cehaletin başladığı yerde cinayetler başlar” dedim. Sözlerim genel kabul gördü.
Gerçekten de, ben memleketteyken Hristiyan komşularımıza gül atmazdık ki, dikenleri batmasın...
İnanç Allah ile kul arasındaki bir hadisedir. Biz bunu böyle bilir, böyle söyleriz...
Bir ara bendeniz tefekküre dalmışken bodrumdan iri yarı takriben kırk elli yaşlarında , kilolu bir adam çıktı. Hazirun; Pastörümüz budur, dedi.
Pastör efendi ile tanıştırıldığımda sayın pastör mesleğime işaretle mesleğimin ” gayet mühim bir meslek” olduğunu beyan ile iltifatta bulunarak kendisini bekleyen bir başka kişiyle konuşmaya geçti.
Soracağım soru arada kaynayınca ayağa kalktım; “Beyler sohbetiniz ve verdiğiniz İncil için teşekkür ederim “ dedim. Ayağa kalkıp beni uğurladılar.
(Devam edecek)